Seçim dönemlerinde emekçilerin kapılarını çalarak tek tek oy isteyen milletvekilleri ne hikmetse meclisten içeri girince birden değişiveriyorlar. Sanki onlar değiller, bizlere gelip, “bizler de işçi çocuğuyuz, bizler de emekçiyiz, köylüyüz” diyenler! Kurdukları cümleler güzel ve albenili ama onlar ne emekçi ne de köylü! Ben ve diğer mücadeleci işçiler onların ne olduğunu gayet iyi biliyoruz ama burada yazmak adab-ı muaşerete uymaz…
Korku filmlerindeki vampirleri hepimiz iyi biliriz: gündüz yatarlar, gece de ava çıkıp, etrafı yakıp yıkarlar. Şu an meclistekilerin bundan fazla bir farkı olduğunu sanmıyorum. Onlara bir çift lafımız var: Sizler kanımızı içmekten büyük haz alıyorsunuz. Hani siz de emekçiydiniz, köylüydünüz? Gece yarıları yeni yasalar çıkartmakta ve sabah da evinize gidip rahat uyku uyumakta üzerinize yok. Ulusal İstihdam Stratejisi adı altında kıdem tazminatlarımızı gasp etmek istiyorsunuz ama bizler de bunu sizlere yedirmemekte kararlıyız. İki yıl milletvekilliği yapan emekli olabilecek. Tabii işiniz çok zor. Kendi maaşlarınıza zam yapmak, işçilerin, emeklilerin haklarını gasp etmek üzere birçok yasa hazırlıyorsunuz ve akabinde hemen yasalaştırıyorsunuz. Herhalde bu nedenle çok yoruluyorsunuz ve iki yıl görev yapınca emekliliği hakkınız olarak görüyorsunuz, öyle değil mi? Üstelik utanmadan TV kameraları karşısında “geçinemiyoruz” diyorsunuz. Ya biz? Biz bizi mahkûm ettiğiniz asgari ücretle nasıl geçiniyoruz, bir fikriniz var mı? Ya da emekli olmak için 65 yaşına dek ve sizin gibi 720 gün değil, 7200 gün çalışmak zorunda olduğumuzu bilmiyor musunuz? Üstelik birçoğumuz 65’ine varamadan bu dünyadan ayrılıp gidiyor. Emekli olsak bile emekli maaşıyla geçinemeyeceğimiz ortadadır. Mezarda rahat edersiniz diye düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Size bu zevki yaşatmayacağız. Söke söke hakkımızı alacağız.