Dünya işçi sınıfı 130 yıldır 1 Mayıs günü tek yürek olup alanlara çıkıyor. Taleplerini haykırıyor, bu düzene karşı öfkesini meydanlara taşıyor. O gün dünyayı omuzlarında taşıyanlar patronların düzeninin nasıl alaşağı edilebileceğinin umudunu yüreklerinde, zihinlerinde taşıyor. Asya’dan Avrupa’ya, Afrika’dan Amerika’ya kadar her renkten, her milletten işçi, kadınıyla erkeğiyle, genciyle yaşlısıyla alanları dolduruyor.
Ekonomik krizin derinleştiği bu dönemde, dünya işçi sınıfının aynı taleplerle meydanlara aktığı, sloganlar attığı bir gündür 1 Mayıs. O gün işçi sınıfı olarak tüm dertlerimizi, sorunlarımızı ortaya döker, ortaklaştırırız. Sonra da dertleri, sorunları olanların ne kadar kalabalık olduğunu görürüz. Ardından şu soruyu sorarız: “Biz işçiler olarak milyarlar kadarsak ve kapitalizme karşı aynı öfkeyi taşıyorsak neden bu düzeni yıkıp yeni bir dünya istemeyelim?” İşte bu umudun canlanması patronların korkulu rüyası olur ve bu umudun yeşermesini istemezler. Çünkü onlar, işçi sınıfı denilen bu koca devin uyandığında düzenlerini nasıl alaşağı edebileceğini gayet iyi bilir. O nedenle gerek 1 Mayıs’ın kutlanmasını engellemek gerekse 1 Mayıs’ı özünden koparmaya çalışırlar. Ama işçilerin yaşadıkları sorunlar büyüdükçe 1 Mayıs, işçilerin yüreğinde ve beyninde daha fazla anlam kazanıyor.
Biz UİD-DER’li işçiler, dünya işçi sınıfının bir müfrezesi olarak alanlara çıkıp tam bir işçi korteji disipliniyle yürüdük. Bizler uluslararası işçi sınıfının çıkarlarına uygun olan, kendimize yakışan neyse onu yaptık. Bizleri alanlarda gören diğer işçi kardeşlerimiz işçi disiplinimizi, örgütlülüğümüzü takdir ettiler. Ne mutlu ki UİD-DER’liyiz.