Adına kapitalizm dediğimiz bu sömürü düzeni, biz işçileri adeta birer robot haline getirmiş durumdadır. Eşine, çocuklarına iyi bir gelecek ve yaşanabilir bir hayat sunmak için çabalayan biz işçiler sağlığımızdan, zamanımızdan yani hayatımızdan feragat ediyoruz. Sabahın alacakaranlığında işe gitmek için evden çıkan işçi akşamın kör karanlığında eve dönüyor. Uzayan iş saatleri, fazla mesailer durumu içinden çıkılmaz bir hale getiriyor. Fazla mesai yaparak ailesine iyi bir yaşantı sunduğunu sanan işçi, ailesinden uzaklaşarak onlara zaman ayıramaz duruma geliyor. Aslında bu durum işçi ailesini mutsuz ediyor.
Ben metal sektöründe çalışan sendikalı bir işçiyim. Fabrikamızda fazla mesainin olmadığı bir gün yoktur. Hafta içi ve hafta sonları kesintisiz bir şekilde işçiler fazla mesaiye kalıyor. Fakat mesailer zorunlu değil isteğe bağlı. Yani isteyen kalır istemeyen kalmaz. Ücretler düşük olunca tabi her işçi kalmak için birbiriyle yarışır. Mesaiye katılanların sayısı azımsanmayacak kadar çok. İşçi arkadaşlarım hem fazla mesaiye gelir hem de hayıflanırlar. Bu arada sendikamız tarafından yürütülen toplu sözleşme görüşmeleri sürecinde mesaiye kalmama eylemleri oldu. Geçmiş dönemde mesaiye kalmama eylemlerine kızan, kurtuluşu mesaide gören bazı işçi arkadaşların mesai yok diye mutlu olduklarını gördüm. Hafta sonunun tatil olduğunu bilmenin, aile ve çocuklarla zaman geçirmenin çok güzel olduğunu söylediler. İnsan olduklarının farkına vardıklarını söylediklerini duymuştum konuşurlarken. Ben de şaka yollu onlara sataşmış, “mesaiye kalmak mecburi değil, kalmazsın olur biter” demiştim. İşte bunun üzerine can yakıcı o cevap geldi: “Eğer mesai olur da ben fazla mesaiye gelmezsem çocuklarıma ve eşime karşı sorumluluklarımı yerine getirmemiş olurum. Derdim ailemi iyi bir şekilde yaşatmak” dedi.
Aslında fazla çalışarak ailemizden ve parçası olduğumuz toplumdan uzaklaşıp yalnızlaşıyoruz. Bu çalışma sistemi ve temposuyla bir robottan farkımız yok. Çocuklarımızın geleceği fazla mesai ile kurulamaz, çünkü daha fazla çalışarak daha çok fakirleşiyoruz. Sendikalı olduğumuz halde ücretlerimiz insanca yaşam koşullarının çok altında. İşçi arkadaşlarım ise çözümü fazla mesaiye kalarak açıklarını kapatmaya çalışmakta buluyor. Geçmiş işçi kuşaklarının bize bıraktığı 8 saat işgünü mirasını, aynı bir “mirasyedi” gibi harcıyoruz, sahip çıkmıyoruz. İş saatleri bugün 12 saate çıkıyor. Feraha mı çıkmak istiyoruz? O zaman iş saatlerinin düşürülmesi ve asgari ihtiyaçlarımızı karşılayabileceğimiz bir ücret için birbirimize güvenmeli, birlikte mücadele etmeliyiz. Bütün işçilerin çıkarları ortaktır, bunu böyle bilelim. Bize düşen zamanın tekerini geriye doğru değil, ileriye doğru taşımaktır.
Birlikte örgütlü mücadeleye!