Merhaba arkadaşlar. Ben plastik boru ve bağlantı elemanları üreten bir fabrikada çalışıyorum. Ürettiğimiz borular içme suyu ve atık suların aktarılmasında kullanılıyor. Bu boruların basınçlı suya dayanıklı olup olmadığını test makinelerinde kontrol ediyoruz. Genelde basınca dayanmıyor, patlıyor. Patron da bunun böyle olduğunu biliyor fakat yine de üretimi durdurup uygun bir hale getirmiyor. Borular patlayıp geri geldiğindeyse tek cevap kullanıcı hatası. Bugüne kadar bununla alakalı bir sorun yaşanmadı. Çünkü boşa akıp giden suların bedelini bizlerin faturasına ekliyorlar. O yüzden problem yok.
Neyse efendim asıl meseleye gelelim. Bugün makinenin başında dört kişi çalışırken basınçtan kaynaklı bir patlama oldu ve büyük bir gürültüyle içindeki parça etrafa saçıldı. Şans eseri hiç birimize bir şey olmadı. Tesadüf eseri yaşıyoruz desek yeridir. Bu makinelerin etrafında herhangi bir koruma bariyeri yok. Çünkü biz işçiler ne de olsa efsunlu olduğumuzdan bize bir şey olmaz! Bizim güvenliğimiz için bir de ekstra masraf mı yapacaklar? Geçenlerde yine üretimi arttırmak gayesiyle makinenin “zaman kaybı oluşturuyor” dedikleri emniyet anahtarını söktüler. Yine “efsunlu” bir arkadaşımız akşama kadar elini kolunu koparmadan mesaiyi bitirmiş! Çok şaşırdım doğrusu, hâlâ sağ salim yaşıyor! Başka bir arkadaşım emniyet anahtarı olmayan bir makinede dört parmağını kaybetmişti. Ne yazık ki o gün tesadüfler onun parmaklarını kurtaramadı. Galiba o da onun şanssızlığıydı.
Bahsetmeden geçemeyeceğim geçenlerde dayım nefes darlığı nedeniyle fenalaşıp hastaneye gitti. Kontrolleri yapıldıktan sonra kalbinin etrafını kireç sardığını öğrendik. Hemen ameliyata aldılar, meraklanmayın yaşıyor hâlâ. Ne tesadüf ki kırk yaşına kadar kalbinde bir betonla yaşamış. Şaşılmayacak gibi değil. Bir defasında da bir arkadaşın arabasına kurşun isabet etmiş park ettiği yerde. Çok şükür ki o da hayatta, tesadüf ki o an arabanın içinde değildi.
Ne garip şey değil mi? Onca araba, onca trafikten canımızı kurtarıp sağ salim eve varıyoruz. Ne tesadüf ki hiç önlem alınmayan makinelerde akşama kadar çalışıp yine de yaşamaya devam edebiliyoruz. Ne tesadüf ki fabrikalardaki yemeklerden zehirleniyoruz ama ölmüyoruz. Ne tesadüf ki açlık sınırının altında aldığımız maaşlarla yaşamlarımızı sürdürebiliyoruz. Ne tesadüf ki hâlâ başımıza bombalar yağmadı. Ne tesadüf ki hâlâ açlıktan ölmedik. Ne tesadüf ki hâlâ tek parçayız. Tesadüfler, tesadüfler, tesadüfler. Ama bazen de tesadüfler bizi güzel karşılamıyor ve canımızı kurtarmıyor. Ama yaşamlarına devam eden biz işçiler, kâr üzerine kurulmuş kapitalist sistemde, gerçekten tesadüfen yaşıyoruz. Ne an nerden ne çıkacağı belli olmayan bir düzende eve tek parça gidebiliyorsak eğer bu gerçekten çok büyük bir tesadüf. Ama biz artık tesadüfen yaşamak istemiyoruz.