Mersin Liman işçileri işveren şirket MIP’nin oyunlarını bozmak için 24 Şubat 2013 tarihinde limanın tüm girişlerini konteynerlarla kapatarak işi durdurmuş, bunun üzerine de MIP yönetimi, öncülük eden işçilerden 22’sini işten atarak işçilerin birliğini kırmaya girişmişti. Ardından 9 Martta Liman A kapısı önünde başlayan direniş, 3 Nisanda, çalışan işçilerin vinçleri işgal etmesi ile doruk noktasına ulaşmış ve 53 saat süren iş durdurmadan sonra çeşitli sendika yöneticilerinin araya girmesi ile işçiler vinçlerden aşağıya inmeye razı olmuşlardı. MIP yönetimi kısmi bir geri adım atarak atılan 22 işçiden 18’ini işe başlatmış, 4’ünün ise işe dönüşünü engellemişti.
Dört işçinin açtıkları işe iade davaları ise Mersin 3. İş Mahkemesi’nin işçiler aleyhine verdiği kararın ardından temyize taşınmıştı. Yargıtay 7. Hukuk Dairesi geçtiğimiz günlerde işçilerin işe iadesine yönelik kesin kararı ile yerel mahkemenin kararını bozdu ve davayı sonuçlandırdı.
İşçi sınıfı mücadelesi meşruluğunu yasalardan değil haklılığından alır. Yasalar eninde sonunda patronlar sınıfının genel çıkarlarının belirlediği bir çerçeve içerisinde kalırlar. Yine de işçiler mücadelelerinde yasalardan yararlanırlar ve yasalarda kendi lehlerine olan maddeleri patronlara karşı kullanırlar. Mersin liman işçilerinin davası ile ilgili Yargıtay’ın ilamında ortaya konan çeşitli hususlar da bu açıdan önemli noktalar içeriyor. Şöyle ki; yerel mahkeme işçilerin işe iade talebini reddederken, iş sözleşmesinin patron tarafından feshinin haklı nedeni olarak kanunsuz grevi belirtiyordu. Oysa Yargıtay, Mersin limanındaki işçilerin haklarını ararken ortaya koydukları mücadeleleri kanunsuz grev kapsamında değerlendirmedi ve böylece işçilerin kullandıkları mücadele yöntemlerinin yasaya aykırı olmadığını tespit etmiş oldu.
Yargıtay ilamında, 12 Eylül 2010 tarihinde gerçekleştirilen referandum sonucunda yapılan anayasa değişikliğiyle grev yasaklarına ilişkin maddenin kaldırıldığına işaret edildi. Bunun ardından yeni bir düzenleme yapılmamakla birlikte uluslararası düzenlemelere aykırılık yüzünden kaldırılması önerilen bu madde yerine ILO, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve mahkeme kararlarının esas alınması gerektiğini belirtti. İlamda ILO’ya atıfla şu belirtildi: “Grev hakkı yalnızca toplu iş sözleşmesinin imzalanması ile çözümlenebilecek endüstriyel uyuşmazlıklarla sınırlı değildir… Ayrıca işçileri doğrudan ilgilendiren ekonomik ve sosyal politika sorunlarına yönelik çözümleri de içerir… Aletlerin bırakılması, işi yavaşlatma, oturma, aşırı kurallı çalışma gibi eylemler barışçıl şekilde gerçekleştirildiği sürece korunmalıdır.”
Ayrıca Avrupa Sosyal Haklar Komitesine atıfla da, “toplu iş sözleşmesi prosedürü dışında, işçilerin iş sözleşmelerinin feshinin bildirildiği dönemde bir grup işçinin bunu önleme veya işten çıkarılanların geri alınması için yaptıkları eylemler toplu eylem kapsamında yer alır” dendi. İlamda “sonuç olarak da uluslararası normlar uyarınca: işçilerin ekonomik ve sosyal durumlarını etkileyen veya işyerindeki uygulamalara yönelik olarak kısa süreli, demokratik bir hakkın kullanımı niteliğindeki protesto eylemleri toplu eylem hakkına dâhildir. Bu gibi eylemler salt politik nitelikte olmadıkça yasaklanamaz” denerek işçilerin haklılığı teslim edildi.
Bu yüzden bu karar, Mersin liman işçilerinin haklarını aramak için giriştikleri mücadeleler ve benzeri işçi eylemlerinde kullanılan “toplu eylem” hakkına karşı patronların ve onların sözcülerinin kullandıkları “yasadışı eylem yapıyorsunuz” argümanını çürütmektedir. İşçilerin toplu sözleşme dönemleri dışında da haksızlıklara karşı toplu eylem yapma hakları vardır. Mersin liman işçilerinin çalışanların yerine başka işçilerin alınacağı duyumunun ardından limanın girişlerini kapatması ve iş bırakması demokratik bir hakkın kullanılmasıdır.
Haklarımızı teminat altına almanın ve geliştirmenin gerçek yolu örgütlü biçimde mücadele etmekten geçer. Bununla birlikte sınıf bilinçli her işçi patronlara karşı kullanılabilecek yasal haklarını da bilir ve kullanır. Liman işçilerinin davasının kararında ortaya konan bu ifadeler artık tüm mücadeleci işçiler için kullanılabilecek yasal dayanaklardır.
Bu kararı mahkeme vermiştir ama patronlar sınıfının genel çıkarları doğrultusunda düzenlenen yasalar onlara işe iade davasını kazansalar bile işçilere gerekli tazminatları verip onları işe almama “hakkını” da vermiştir. Bu yüzden şimdi Mersin liman işçileri örgütlülüklerinden gelen güçlerini kullanarak arkadaşlarının işe iadesini sağlamalıdır. Bu örnekte de görüldüğü gibi nihayetinde her şey gelip örgütlülüğün gücüne ve mücadelesine dayanmaktadır.