Türkiye İstatistik Kurumunun (TÜİK) açıkladığı “hayat tabloları, 2014-2016” istatistiklerine göre, bir insan doğduğunda, beklenen yaşam süresi ortalama 78 yıl. Anadolu Ajansının haberine göre ise bu süre erkeklerde 75, kadınlarda 80 yıl olarak hesaplanmış. Oysa benim çevremde bu kadar uzun yaşayan işçi sayısı yok denecek kadar az. O halde TÜİK bu rakamları neye göre hesaplıyor?
Kapitalist düzen patronların yaşam sürelerini uzatırken biz işçileri ise daha erken yaşlarda yaşamdan kopartıyor. Bugün işçilerin yaşam ve çalışma koşulları çok ağır ve her geçen gün daha da ağırlaşarak devam ediyor. Bütün sektörlerde düşük ücretlere, ağır iş koşullarında uzun saatler çalışıyoruz. Bu koşullara bağlı olarak daha hayatımızın baharında patronların kâr hırsının kurbanı oluyoruz. Eylül 2017’de en az 147 işçi, yılın ilk dokuz ayında ise 1485 işçi iş cinayetlerine kurban gitti.
Bir de uzun yıllara yayılarak biz işçileri daha yaşlanmadan hayattan kopartan gerçekler var. Çalıştığımız işyerlerinde maruz kaldığımız kimyevi ve kanserojen maddeler, meslek hastalıkları, yıpratıcı ve uzun çalışma saatleri, aldığımız sefalet ücretlerine bağlı olarak yeterli ve düzenli beslenememe gibi faktörler de biz işçilerin erken yaşta ölmesine neden oluyor.
TÜİK gibi burjuva kurumlar, işçilerin yaşam koşullarına bakmıyor ve meseleyi bir işçi gözüyle görmüyor, görmesi de beklenemez. Ne diyelim o zaman? TÜİK işini yapsın, biz de mücadelemizi. Ama şu gerçeği de unutmamamız lazım, TÜİK’in açıklamış olduğu yaşam süresi çok uzun bir yaşam süresi değil. Sağlıklı ve uzun bir yaşam ancak ve ancak bu düzen yıkıldığı takdirde yaşanabilir.