Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu (ITUC) geçen hafta ILO konferansında 2018 Küresel Haklar Endeksi’ni yayınladı. Dünya genelinde 142 ülkede sendikalaşma, toplu sözleşme ve grev haklarının kullanımına ilişkin yasal ve fiili engelleri saptamak amacıyla hazırlanan rapor, ülkeleri 6 kategoriye ayırıyor. Kategoriler şöyle: 1) Nadir hak ihlalleri, 2) Tekrar Eden Hak İhlalleri, 3) Düzenli (Sık) Hak İhlalleri, 4) Sistematik Hak İhlalleri, 5) Hakların Güvence Altında Olmadığı Ülkeler, 5+) Hukuk Devletinin Yok Edilmesi Nedeniyle, Sendikal Hakların Herhangi Bir Garantisinin Olmadığı Ülkeler. Türkiye, Hakların Güvence Altında Olmadığı Ülkeler kategorisinde bulunuyor.
ITUC raporunda, 2018’de işçi hakları açısından en kötü 10 ülke arasında Türkiye’nin de yer alması dikkat çekiyor. Türkiye’ye Cezayir, Bangladeş, Çin, Kamboçya, Kolombiya, Mısır, Guatemala, Kazakistan, Filipinler ve Suudi Arabistan eşlik ediyor.
Türkiye’ye dair yapılan değerlendirmelerde, demokratik alanın daraldığına, şirketlerin aç gözlülüğünün arttığına, gösteri ve ifade özgürlüğü üzerindeki kısıtlamalara ve işçi hakları savunucularına yönelik gözaltı ve tutuklamalara dikkat çekiliyor. OHAL’le birlikte grevlerin erteleme adı altında yasaklanması, sendikalaşmak isteyen işçilerin önüne fiili engeller dikilmesi, direnişe geçen işçilerin engellenmesi, basın açıklamalarına izin verilmemesi gibi hak ihlalleri, Türkiye’nin raporda en kötü 10 ülke arasında yer almasına yol açtı.
Türkiye’de hak ihlalleri, sendikacılara yönelik baskı ve tutuklamalara yer verilen raporda; DİSK Yönetim Kurulu Yedek Üyesi Zeynep Çelik, KESK Mali Sekreteri Elif Çuhadar ve TÜMTİS Ankara Şube Başkanı Nurettin Kılıçdoğan’ın sendikal faaliyetler nedeniyle tutuklandıkları, metal ve cam işkolunda birçok grevin erteleme adı altında yasaklandığı belirtildi.
ILO Konferansından Türkiye’ye uyarı
28 Mayıs - 8 Haziran tarihleri arasında gerçekleştirilen ILO 107. Uluslararası Çalışma Konferansı’nda Memur-Sen’in delegeliğinin ILO kurallarına aykırı olduğu belirtildi. Kararı veren ILO Yetki Tespit Komitesi, Memur-Sen’in diğer sendikal örgütlerle anlaşmadan hükümet tarafından tek taraflı olarak atandığını saptadı. Bu durumun ILO Anayasası’na aykırı olduğuna işaret etti. Memur-Sen’in AKP tarafından delege olarak atanmasına konferans hazırlık sürecinde diğer konfederasyonlar ortak bir deklarasyonla karşı çıkmışlardı. Fakat hükümete yaptıkları itirazlar dikkate alınmadı.
Delege olarak atanan Memur-Sen de konferansta OHAL’in çalışma yaşamını etkilemediği yönünde gerçek durumu gizleyen, çarpıtan değerlendirmelerde bulunarak görevini yaptı. Ülkedeki sendikal hak ihlallerinin konferansta dile getirilmesini engellemek üzere Memur-Sen’in atanmasını DİSK, Türk-İş ve Hak-İş ILO Genel Müdürüne yazdıkları yazıyla protesto ettiler. ITUC da ILO Yetki Komitesi’ne başvurarak itiraz etti. İtirazları dikkate alan komite, diğer sendikalarla anlaşmadan Memur-Sen’in hükümet tarafından tek taraflı olarak atandığını tespit etti. Bir sonraki yıl yapılacak konferansa Türkiye’den gelecek delegenin hükümet dayatmasıyla tek taraflı olarak belirlenemeyeceği uyarısında bulundu.
Türkiye’de OHAL’le birlikte hak ihlalleri arttı. Sermayenin ihtiyaçları gözetilerek grevler yasaklandı. Hakları için mücadele eden işçilere yönelik baskılar gün geçtikçe artıyor. Bu durumun işçilerin günlük yaşamında artan yoksullaşma, güvencesizlik, geleceğe dönük umutsuzluk, iş kazaları, işsizlik olarak yansıyor. Tek adam rejimi yerinde durduğu sürece ITUC raporuna yansıyan veriler daha da kötüleşecektir. Bu durumu tersine çevirmek işçi sınıfının itirazını yükseltmesine, mücadele etmesine bağlıdır.