UİD-DER’le 1 Mayıs’ta Alanlara
İşçiler, emekçiler, kardeşler!
Durmaksızın çalışıyor, alın teri akıtıyor ve üretiyoruz. Ama gece gündüz demeden çalışmamıza rağmen elde avuçta bir şey yok! Dön dolaş, çalış didin fayda etmiyor. Geçim sıkıntısı işçilerin belini bükerken, bizim ürettiklerimize el koyanlar zevk-ü sefa içinde yaşıyorlar. Patronlar ve onların siyasetçileri zenginleşirken işçiler yoksullaşıyor. Onların zenginliği işçilerin sömürüsü üzerinde yükseliyor.
Para üzerine kurulu kapitalist sömürü düzeninde yolsuzluk, rüşvet, yalan dolan, ikiyüzlülük olmaması mümkün mü? Elbette değil. İşte bundan dolayı AKP büyük bir yolsuzluk ve rüşvet bataklığına gömülmüştür. Patronlar sınıfı ve onların sömürü düzenini savunan AKP, CHP ve MHP gibi partilerin hepsi de aynı pisliğin üreticisidirler.
Bunlar kendi aralarında kıran kırana bir iktidar kavgası verirken, işçilerin haklarına saldırmaktan da geri durmuyorlar. Patronlar palazlandıkça işçiler haklarını kaybediyor ve sorunları artıyor.
Kardeşler!
Patronlar, işçileri uzun süre sömürmek ve kârlarını artırmak amacıyla iş saatlerini fiilen uzatmış durumdalar. İş saatlerini uzatmanın en kolay yolu işçileri fazla mesaiye bırakmaktır. Böylece yasal engeller aşılabilmektedir. Fakat pek çok işyerinde fazla mesai ücreti bile verilmiyor. Özellikle taşeron şirketler, hafta içi-hafta sonu demeden günde 12 saat çalışmayı dayatıyorlar.
Çalışma süreleri haftada 70-75 saate kadar çıkabilmektedir. Türkiye, işçilerin en uzun çalıştığı ülkeler sıralamasında Çin ve Hindistan gibi ülkelerin arasında yer almaktadır. Üstelik sadece iş saatleri uzatılmıyor; aynı zamanda iş temposu da hızlandırılıyor. İki ve hatta üç işçinin yapacağı iş bir işçiye yaptırılıyor.
İşte bu ağır çalışma koşulları işçileri hasta ediyor. Fazla çalışma, iş güvenliği önlemlerinin alınmamasıyla da birleşerek iş kazalarını ve iş cinayetlerini tırmandırıyor, meslek hastalıklarını kamçılıyor. Doğru düzgün dinlenemeyen, dış dünyayla ilişkisi kesilen, ailesini ve arkadaşlarını göremeyen işçilerin psikolojisi bozuluyor.
İşçilerin hem zamanı hem de parası yok. Çünkü ücretler son derece düşük. Asgari ücret, asgari geçim indirimi dâhil hâlâ 846 lira. En düşük ev kirasının bile 400 liranın üzerinde olduğu bir ülkede, bir işçi ailesi asgari ücretle ya da onun biraz üzerindeki bir ücretle nasıl geçinebilir?
Bu gerçeği çok iyi bilen patronlar, ücretleri düşük tutarak işçileri daha fazla çalışmaya yani fazla mesailere kalmaya mecbur ediyorlar. Ailesini geçindirmek zorunda olan işçiler, fazla mesailere zorunlu olarak “rıza” gösteriyorlar.
Fakat gerçekte tüm işçiler, uzun çalışma saatlerinden bıkmış durumdalar. Ne var ki esas büyük sorun çözülemediği için işçiler ne yapacaklarını bilemiyorlar. Bu büyük sorun işçilerin bir araya gelememesi ve birlik olamamasıdır. Çıkarları ortak olan işçiler birbirlerine güvenip birlik olamadıkları için kazanan daima patronlar olmaktadır.
Kardeşler!
Ağır çalışma koşullarına, uzun iş saatlerine, düşük ücretlere, işsizliğe ve taşeronluğa karşı hepimiz çok öfkeliyiz. Ancak bu öfke henüz örgütlü bir öfkeye dönüşebilmiş değil. Örgütlü olmak demek, işçilerin patronlar karşısında tek yumruk gibi olmasıdır. Örgütlü olmak demek, işçilerin kendi sınıf çıkarlarını savunan ortak bir akılla hareket etmesidir. Örgütlü olmak demek, işçilerin öfkesinin ve gücünün birleşmesidir. İşçiler örgütlü olduklarında patronların dayattığı düşük ücretlere ve uzun iş saatlerine boyun eğmezler! İşçiler örgütlü olduklarında taşeronluk sistemine, kısa süreli sözleşmeye, ağır çalışma koşullarına dur derler!
Bu yüzden patronlar sınıfı işçilerin birleşmesini ve örgütlenmesini istemez. İşçileri bölmek, birbirine düşman etmek, birbirlerine rakip hale getirmek için her yolu dener. Yıllardır yaptıkları bu değil mi? Bizleri Türk-Kürt, Alevi-Sünni diye bölmüyorlar mı? Şimdi de kendi aralarındaki kavgaya bizi ortaketmeye çalışıyorlar. Birbirlerinin pisliklerini, kirli çamaşırlarını ortalığa döküp kendilerine inanmamızı istiyorlar. Ama bu oyuna gelmeyeceğiz! İşçi sınıfının bağımsız örgütlülüğünü yaratmak için, birliğini sağlamak için mücadele edeceğiz! Aksi takdirde bu sömürü düzeninin çarkları biz işçilerin hayatlarını öğütmeye devam edecek.
Mesele sadece bundan ibaret de değil. Tehlike büyük. Başta AKP olmak üzere egemenler emperyalist maceralara atılmaktan da geri durmuyorlar. Karşı durmazsak, dört bir yanımızı saran emperyalist savaşın alevleri bizi de yutacak. İşçi ve emekçi halkta biriken tepkileri bastırmak için AKP hükümeti Türkiye’yi daha otoriter ve baskıcı bir rejime, zorbalık rejimine doğru sürüklüyor! On yıllardır hakları gasp edilen Kürt halkının en temel talepleri bile karşılanmıyor.
Kardeşler!
İşçi sınıfının uluslararası birlik, mücadele ve dayanışma günü olan 1 Mayıs yaklaşıyor. 1 Mayıs, dünya işçi sınıfının kapitalist sömürüye, uzun çalışma saatlerine ve düşük ücretlere karşı verdiği mücadelenin simgesidir.
Derneğimiz UİD-DER, tüm işçileri 1 Mayıs’ta taleplerimiz etrafında birleşmeye çağırıyor. Gelin hep birlikte taleplerimizi haykıralım:
-
Ücretler Yükseltilsin, İş Saatleri Kısaltılsın!
-
Tüm İşsizlere İş! Herkese İş Güvencesi!
-
İş Güvenliği Önlemleri Alınsın, İş Cinayetlerine Son!
-
Herkese Parasız ve Nitelikli Eğitim ve Sağlık Hizmeti!
-
Siyasal, Sendikal Baskı ve Yasaklara Son!
-
Ezilen Kürt Halkının Demokratik Talepleri Derhal Karşılansın!
-
Haksız ve Emperyalist Savaşlara Hayır!
Yaşasın İşçi Sınıfının Uluslararası Mücadele Birliği!
Yaşasın 1 Mayıs! Bijî Yek Gulan!