Biz sağlık sektöründe çalışan işçileriz. Kurumsal bir firma olarak iyi koşullar altında çalışacağımız güvencesi ile işe başladık. Fakat gelin görün ki sağlık sektörü olmasına rağmen çalışma koşulları biz işçilerin psikolojik ve fiziksel olarak sağlığını olumsuz etkiliyor. Vardiyalı çalışma sistemi, yol ücretlerinin karşılanmaması, prim sistemiyle işçiler arasında oluşturulmak istenen rekabet ortamı, maaşlarda yapılan kesintiler... Ve daha sayamayacağımız dayatmalar bizlerin belini büküyor. Bunların yanı sıra sürekli zorlaşan yaşam koşulları... Ayakta kalmaya çalışıyoruz. Bize dayatılan 10 saate varan uzun çalışma saatlerine tepki gösterdiğimizde “sağlık” sektöründe olmamızı bahane eden patronlar, bizim sırtımızdan bir günde milyarlar kazanmalarına rağmen üç kuruşluk asgari ücretimizden kesinti yaparak, yaşam koşullarımızdaki “sağlığı” düşünmüyor, hiçe sayıyorlar. Bunca zorluğa rağmen mücadele etmemiz, tarih bilinciyle dopdolu olmamızdır. İşçilerin mücadele tarihinde ekonomik, sosyal ve demokratik hakların hiçbir zaman patronlar tarafından altın tepside sunulmadığını biliyoruz. Sendika kurma hakkından sekiz saatlik işgünü hakkına tüm haklarımız işçilerin yıllardır süren mücadeleleri sonucunda elde edilmiş.
Bu yüzden elde edilen haklarımıza sahip çıkmalı ve bize dayatılan bu yoksulluk ve sefalet düzenini değiştirmek için mücadele etmeliyiz. İşte 1 Mayıs’a da bu taleplerimizi haykırmak için katıldık. Bize 1 Mayıs günü vardiya yazan patronlara cevabımızı bizim için mücadelenin, sömürüye ve sefalete dur demenin günü olan 1 Mayıs’a sahip çıkarak verdik.