Gece sabaha kadar çalışmışım, gözlerimden uyku akıyor. Eve gelip uyumaya çalışıyorum. Tam uykuya dalmak üzereyim ki sokaktan yüksek ve rahatsız edici bir ses yükselmeye başlıyor. “Sütçü geldi sütçü!” Bas bas bağırıyor. Yastıkla kulaklarımı kapatıp tekrar uykuya dalıyorum. Sonra gene kulaklarımı tırmalayan bir ses duyuyorum. “Çanakkale domatesi geldi, domates, Çanakkale domatesi!” Kendimi sakinleştiriyorum, “şimdi gider, sen uyu” diyorum. Gece uykusuz kalmamak için uyumak zorundayım, zor bela gene uykuya dalıyorum. Bir kadın sesi “hanımların dikkatine overlok makinesi ayağınıza geldi. Halı kenarları, paspas kenarları, itina ile dikilir, beş dakika içinde teslim edilir.” En sonunda da patatesçinin gelmesiyle artık sinirlerim tavan yapmış bir durumda kalkıp camdan onlara “ne bağırıyorsunuz, burada uyumaya çalışıyorum değil mi” diyesim geliyor, ama sonra vazgeçiyorum. Çünkü normal olarak insanlar gündüz vakti ekmek parası kazanmak için çalışıyorlar. Normal olmayan benim gündüz uyumam.
Vardiyalı çalışınca insanın nevri dönüyor. Patronların doymayan açgözlülüğü işçileri yedi gün yirmi dört saat çalıştırıyor. Fabrikanın genelinde kadın işçiler çalışıyor. Gece vardiyasında kadınlar ayakta uyuyor. İşçi kadınlarla kendi aramızda sohbet ediyoruz: “Bizim gece vakti ne işimiz var burada?” Evimizde uyumak sabah da insan gibi işimize gelmek varken biz gecenin bir vakti çalışıyoruz. Birçoğumuzda mide rahatsızlığı var. Sindirim sistemimiz bozuluyor. Onun için de ne midemiz ne de vücudumuz dinleniyor. Patronlar daha çok para kazanırken biz işçiler sağlığımızı kaybediyoruz. İşçi sınıfına insani olmayan çalışma koşullarını dayatan patronlardan ne zaman hesap soracağız? Biz işçilerin birlik olması için o kadar çok sebep var ki! Yeter ki kendi sorunlarımızı çözmek için örgütlenelim, gücümüzü birleştirelim. Herşey biz işçilerin elinde.