“8 saat iş, 8 saat uyku, 8 saat canımız ne isterse!” diyerek mücadeleyi büyüten işçiler, geçmişten bugüne gelen bir miras bıraktılar bizlere. 132 yıl önce meydanları dolduran o işçilerin sesleri, bir ülkeden öteki ülkeye, bir kıtadan öteki kıtaya yankılandı. On yıllardır devam eden bu mücadele geleneğini sahiplenen işçiler, dünyanın dört bir yanında sorunlarını ve taleplerini haykırarak kardeşleştiler. Yan yana gelerek, omuz omuza vererek yalnız olmadıklarını anladılar. Güçlerinin farkına vararak birliği ve dayanışmayı yükselttiler. Bugün ise işçi sınıfı ve onun genç kuşakları yeterince örgütlü olmadığı için bu mücadele geleneğini yeterince sahiplenemiyor.
Örgütsüz işçinin tarih hafızası olmaz demişler. Hafızasız işçi bir tek patronların işine yarar. Tarih hafızasından yoksun işçinin ne bugününe ne de yarınına hayrı dokunur. Gündelik yaşamın koşuşturmacasına kapılır, böyle işçiler ayrı ayrı işyerlerinde, yalnız olduklarına inandırılır. Sesini çıkaramaz hale getirilir. Uzun çalışma saatlerini, düşük ücretleri, kötü çalışma koşullarını sineye çekmek zorunda bırakılır. Daha güzel yarınların hayaliyle, bugün çektiği cefaya razı gelmeye zorlanır. Oysa örgütlü işçi geçmişine de, bugüne de, yarına da sahip çıkar. Hakkını arar, zulme boyun eğmez. Kendinden önceki işçi kuşaklarının mirasını sahiplenen işçi, zalimin zulmüne karşı mücadele edenlere sahip çıkar. Yüreği aynı duygu ve heyecanla atan, ortak sorunlara karşı ortak mücadele verenleri unutmaz. Yarınları büyütecek ve güzelleştirecek umut bugün verilecek mücadelenin içindedir. Bugün ayağa kalkıp örgütlenmek içinse, geçmişimizden çıkarılacak dersler gereklidir. Yarını belirleyecek genç işçi kuşakları, insanca yaşamı var edebilmek için geçmiş işçi kuşaklarının mirasını sahiplenmelidir. 1 Mayıs ruhuyla mücadeleye atılmalı, geçmişten bugüne ulaşan sınıfının sesini yarınlara taşımak için örgütlenmelidir.
Yaşasın 1 Mayıs!