Buradasınız
Sağlık Sistemi: Yoksa Kaos mu Demeli!
Geçenlerde bir grup sağlık işçisi olarak çalıştığımız alana ilişkin sorunlarımızı konuşmak, gözlemlerimizi ve deneyimlerimizi paylaşmak için bir araya geldik. Konuşmamızın sonunda baktık ki ortada sistem falan yok adeta bir kaos var! Biz de İşçi Dayanışması/UİD-DER aracılığıyla sohbetimizin önemli bölümlerini siz sınıf kardeşlerimizle paylaşalım istedik.
Sohbetimize Ahmet’in işçi ve emekçilerin hastanelerde karşılaştığı sorunları anlatmasıyla başlıyoruz. Öyle ya biz sağlık çalışanlarının sorunları olduğu kadar hastalar da oldukça ciddi sorunlar yaşıyor hastanelerde. Hastanelerin tıka basa dolduğunu söylüyor Ahmet; polikliniklerin yetersiz kaldığını, hastaların aylar sonraya randevu alabildiği, yeterli hizmetin verilemediğini vurguluyor. İktidardakiler, hastaların sağlık hizmetine daha kolay ulaşabildiğinden bahsediyorlar ama gel gelelim gerçekte durum böyle değil! Yoğunluktan, keşmekeşten, aylar sonraya verilen randevu tarihlerinden kimse bahsetmiyor! İşte bunları anlatıyor Ahmet; “Bu sebeple de hastalar hem birbirleriyle hem de sağlık çalışanlarıyla kavgaya tutuşuyor” diyor. “Şartlar insani değil ki” diyerek söze atılıyor Havva: “Hastalar uzun saatler boyunca sıra bekliyorlar, bunalıyorlar. ‘Ben neden bu kadar bekledim, neden daha kısa sürede muayene olabileceğim bir hastane yok, neden daha fazla sağlık çalışanı yok; neden hemşire yok, doktor yok?’ Hastalar bunları sormuyorlar” diyor. Ahmet de onaylıyor Havva’yı, hayatın her alanında insanlara bunun öğretildiğini söylüyor; “Soru sorulmasın, sorgulanmasın istiyor tepedekiler!”
Hastaneler yoğunlaşıyor, insanlar gerginleşiyor, şartlar ağırlaşıyor. Elbette bizim için, biz işçi ve emekçiler için! Patronların, zenginlerin bizler gibi bu sorunlarla cebelleşmediğini söylüyor Metin; “En iyi hastanelere gidiyorlar, özel doktorlar tutuyorlar ve en iyi tedaviyi oluyorlar” diyor. İşçi ile patron arasındaki ayrımın, eşitsizliğin hastalık halinde bile sürdüğünü vurguluyor. Aslında iki farklı yaşam var; onların ve bizlerin yaşamı… Ama bu iki yaşam arasında neredeyse hiçbir ortak nokta yok! “Hayat hep bizlere acımasız davranıyor, daha bebekken başlıyor çilemiz” diye hayıflanıyor Ahmet. Kısa bir sessizliğin ardından “insan sağlığı gibi kutsal sayılan bir konuda bile bu sömürü sistemi derin bir eşitsizlik yaratıyor” diyor Metin, “hastalıklarımız bile birbirinden farklı, biz yoksulluktan ölüyoruz” diye ekliyor düşünceli düşünceli… “Doğru düzgün beslenemiyoruz, temiz bir hava soluyamıyoruz” diyor Havva. “Neden hastalıklar artıyor, neden tedavi olamıyor insanlar? Aileler çocuklarını besleyemiyor, süt veremiyor, çoğu zaman kuru ekmekle okula yolluyorlar. En ufak mikropla hasta olmaları normal değil mi?” diye soruyor.
Tüm bu sorunlar yetmezmiş gibi sağlık gittikçe pahalılaşmaya başladı. Katkı payları arttı, birçok ilaç ücretli hale getirildi. Tabi krizle birlikte bu sorunlar daha da artmaya başladı. Hükümet krizin olmadığını iddia etse de hayatın her alanında olduğu gibi sağlık sektörüne de ekonomik krizin damga vurmasına ilişkin kimi anekdotlarla devam ediyoruz sohbete. Ahmet hastalara yeterli hizmetin verilemediğini söyleyerek başlıyor konuşmaya. Malzeme bulunmasına rağmen “yok” denildiğini, verilmediğini söylüyor ve “Hastalara yara bandı bile verilmiyor. Havlu kâğıt bile sayıyla verilmeye başlandı” diyor. “Bizim çalıştığımız hastanede tuvalet kâğıtlarını kaldırdılar” diye söze giriyor Metin! Ahmet ise imalı bir şekilde “Bunlar hep manipülasyon tabii, aslında kriz mriz yok!” diyor. Ameliyat için kullanılan malzemelerde kısıtlamaya gidildiğini anlatıyor Havva, acil ameliyatlar dışında yeterli malzeme verilmemesi konusunda bakanlıktan hastanelere yazı gönderildiğini anlatıyor. Havva; “Bu televizyonda söylenen bir şey değil! Bunların hepsi insanlardan saklanıyor!” diye yakınıyor.
Elbette bunların yanında biz sağlık çalışanlarının da sorunları var. Psikolojik bunalımlar, intiharlar, şiddet, mobing… Ağır çalışma koşulları, düşük ücretler de en yakıcı sorunlarımızın başında geliyor. Havva; “Bizim en yakıcı sorunumuz gece nöbetleri. Gece çalışmak, insani çalışma koşullarına uygun değil. Nöbetten çıkıp eve gittiğimde, o gece nöbette yaşadıklarımı rüyamda tekrar yaşıyorum” diyor. Sorunlar anlatmakla, konuşmakla bitmiyor. Ahmet, “Yıpranıyoruz, işimize ve çalışma arkadaşlarımıza yabancılaşıyoruz, günlük yaşamın hayhuyuna kapılıyoruz” diyor ve en can alıcı sorunlardan birine, sağlıkta şiddete geliyor konu. Havva, “hastanelerde her gün şiddete tanık oluyoruz. Kapitalizm zaten sağlıksız bir toplum yaratırken hastayla sağlık çalışanını da karşı karşıya getiriyor ve bu durum şiddeti doğuruyor. Sorunun asıl kaynağını göremiyoruz. Asıl suçlu kapitalizmin ta kendisidir” diye bu can alıcı sorunun kaynağına işaret ediyor. Evet, hayatlarımız hep çileli, kahırla yüklü… Geçinemiyoruz, yıpranıyoruz, toplum olarak hem akıl sağlığımızı hem de beden sağlığımızı yitiriyoruz. “Bu böyle gitmemeli!” diye net bir şekilde konuşuyor Ahmet; “tüm bunları görüp gözünü kapatmamayı tercih eden ve mücadeleye yönelen işçilerin sayısı artmalı!”
Havva “Biz bu sistemin içerisinde yaşayan sağlık işçileriyiz. Bizler örgütlü işçileriz ve UİD-DER’li işçiler olarak hareket ediyoruz” diyor. Bizler sağlık işçileri olarak UİD-DER çatısı altında sömürü sistemine karşı mücadelemizi sürdüreceğiz.
YÜREKLERİN GEZİNTİSİ
Sıra Bizde, Sıra Bizde!
- Emekliler “AÇIZ” Diyor, Onları Kim Duyuyor?
- Geleceğimizi Kurmak İçin Birliğimizi Büyütelim
- “Asıl Haber Biziz Be Abla”
- Sağlık Çalışanlarına Sağlıksız Yemekler
- Sorunlar Mücadeleyle Çözülür
- İşyerinde “Paralı Eğitim!”
- Onların İnsafına Bırakmayalım!
- “Sana Ceza Veriyorum Tayfun!”
- Emekli Maaşı Ne Zaman Ödenecek?
- “Çalışanlarımıza Rapor Vermeyin!”
- “Kırtasiye Ürünleri İkinci Ele Düştü”
- Örgütlü Olmak ve Toplu İş Sözleşmeleri
- Alo 170: Yanlış Numara Çevirdiniz!
- Turgut Özal, Gökova Santrali ve Sonrası
- TÜİK Kimin Hizmetinde?
- Emekliler Sendika Kuramazmış!
- Sorumluluk Almadan Kazanım Elde Edemeyiz
- Topluma Fildişi Kulelerden Bakmak
- Mücadele Edenler Mutlaka Kazanır!
- “Geçmiş Olsun” Yerine “Rapor Almayın”
Son Eklenenler
- Türkiye’de seçimler öncesinde çok sayıda emekli eylemi gerçekleşti. Emeklilerin yaşadığı sorunların sandığa yansıyarak yerel seçimleri etkilediği herkesin malumu… Sorunlarımız bitmedi ve seçim sonrasında da emekliler olarak taleplerimizi haykırmaya...
- Merhaba dostlar; bizler İstanbul’dan bir grup öğretmeniz. 1 Mayıs’a yaklaşırken duygularımızı siz işçi kardeşlerimizle paylaşmak istedik. Öncelikle her sene olduğu gibi bu sene de 1 Mayıs coşkusunu haftalar, aylar öncesinden hissetmeye başladık. O...
- Öz Gıda-İş Sendikasında örgütlü işçilerin 7 Marttan beri grevde olduğu Abalıoğlu Lezita fabrikasında 16 Nisanda jandarma işçileri ve sendikacıları darp etti ve ters kelepçeyle gözaltına aldı. Yaralanan 8 işçi hastaneye kaldırıldı. İzmir Kemalpaşa’da...
- 17 Nisan Sağlıkta Şiddete Karşı Mücadele Günü kapsamında Türkiye’nin pek çok kentinde sağlık emekçileri basın açıklamaları gerçekleştirdi. 12 yıl önce Gaziantep’te görev sırasında katledilen Dr. Ersin Arslan ve sağlıkta şiddet sonucu yaşamını...
- Bursa’da faaliyet gösteren Durak Tekstil’de 6 işçi Öz İplik-İş Sendikasına üye oldukları için işten atılmış ve fabrika önünde direnişe geçmişlerdi. 6 Şubattan itibaren direnişlerine kararlı bir şekilde devam eden Durak Tekstil işçileriyle dayanışma...
- Sermaye sınıfı ve iktidar bizi bir birey, bir insan olarak değil sadece ucuz işgücü kaynağı olarak görüyor. Çok çocuk doğurmamızı, gelecek işçi kuşaklarını yetiştirmemizi beklerken, kadın istihdamını teşvik ettiklerini söylerken, doğum ve emzirme...
- Adıyaman’ın Besni ilçesinde bulunan Mega Polietilen fabrikasında 2 aylık ücretleri gasp edilen işçiler 8 Nisanda iş bırakarak direnişe başladı. 15 Nisanda BİRTEK-SEN’in çağrısıyla fabrika önünde bir dayanışma eylemi yapıldı. 5 Nisandan bu yana...
- İşçi sınıfının 8 saatlik işgünü için mücadelesinden doğan 1 Mayıs’ın 138 yıllık bir tarihi var. Kuşaklar boyunca kadın ve erkek işçiler işgününü 8 saate indirmek için mücadele ettiler ama bu mücadele işgününün kısaltılması talebiyle sınırlı kalmadı...
- Hepimiz artan hayat pahalılığından şikâyet ediyoruz. Geçimimizi sağlamakta, ay sonunu getirmekte zorlanıyoruz. Çarşı-pazarda, marketlerde hep aynı sohbeti yapıyor, aynı dertten yakınıyoruz: Hayat çok pahalı! Çoğumuz için tatil yapmak, hafta sonu...
- İsrail’in Gazze’ye saldırıları altıncı ayını geride bırakırken altı aydır meydanları dolduran İngiltereli işçi ve emekçiler “acil ve kalıcı ateşkes” ve “İsrail’e silah satışının sonlandırılması” talepleriyle bir kez daha meydanlara çıktı. 13 Nisanda...
- Otuz yıl boyunca kesintisiz çalışmış, ücreti daha cebine girmeden SGK primleri ve vergileri kesilmiş, EYT’li emekli bir işçiyim. 2024 yılı Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından emekliler yılı ilan edildi ama emekliler sefalet içinde yaşamaya mahkûm...
- Ezilenlerin safında mücadele eden, şiirlerini ve oyunlarını işçi sınıfına adayan Bertolt Brecht, “Yarının Büyüklerine Şiirler” kitabında, beşiğinin başucunda oğluna seslenen bir ananın ninnisine yer verir. Geçmişten bugüne ninniler, çocukların...
- Sevgili işçi kardeşlerim, hepinize merhaba. Bu mektubumda sizlerle sözü eğip bükmeden konuşmak ve gerçekler üzerine hasbihal etmek istiyorum. Yani gerçekleri olduğu gibi konuşalım. Biliyorum ki kursağınıza giren her lokmayı alın teriniz, elinizin...