Buradasınız
Sefaköy’de “1 Eylül Dünya Barış Günü” Semineri
Sefaköy temsilciliğimizde 1 Eylül Dünya Barış Günü’ne dair bir seminer düzenledik. Seminere çeşitli işkollarından işçiler katıldı.
Seminerin ilk bölümü, nasıl bir dünyada yaşadığımız ve bugünkü dünyaya yön veren kapitalist güçlerin hangi tür çıkar savaşımları içinde olduğu üzerinden ilerledi. 2000’li yılların başından bu yana bir kriz içerisinde olan kapitalizmin yeni pazar arayışları içerisinde olduğu bu dönemde bir “3. Dünya Savaşı süreci” yaşandığı belirtildi. Enerji kaynaklarıyla patronların iştahını kabartan Ortadoğu, her gün çocuk, yaşlı demeden yüzlerce insanın katledildiği haksız, acımasız bir savaşa sahne oluyor. Birbiriyle hiçbir sorunu olmayan halklar yapay sorunlar yaratılarak birbirine kırdırılıyor. Ve Ortadoğu’ya dönük yayılmacı bir politikayla bölgesel güç olmayı amaçlayan Türkiye devleti ve onun sözcülüğünü yapan AKP hükümeti de bölgedeki IŞİD, El-Nusra gibi çetelere gönderdiği silah yardımlarıyla insanlık suçu işliyor. Sunum sırasında Erdoğan’ın “çok yakında Şam’a giderek Emevi Camii’nde namaz kılacağız” sözü hatırlatıldı. Ortadoğu’daki savaşa eli bulaşmış AKP hükümetinin bu dileğinin gerçekleşmesi için elinden geleni yaptığı söylendi. Tüm bunlardan sonra AKP’nin “1 Eylül Dünya Barış Günü’ne düşmanlığının garipsenecek bir yanı olmadığı belirtildi.
Sunumun sonuna doğru dünya işçi sınıfının geçmişten bu yana taşıdığı “Sınıfa Karşı Sınıf, Savaşa Karşı Sınıf Savaşı” şiarı hatırlatılarak işçi sınıfının rolüne değinildi. İşçi sınıfının mücadelesinin yalnızca ekonomik çıkarların savunulması mücadelesi olmadığı söylenerek bütün dünya halklarına ve bütün ezilenlere barışın, eşitliğin, kardeşliğin yalnızca işçi sınıfının ve ezilenlerin mücadelesiyle gelebileceği belirtildi. “Ortadoğu’ya Barış, Halklara Özgürlük” şiarıyla mücadele eden biz işçilerin bütün ülkelerin işçileriyle birleşmesi gerektiği vurgulandı.
Seminerin ikinci yarısı, katılan işçilerin soruları, katkıları ve sohbet üzerinden ilerledi. Ortadoğu’daki savaşın Türkiye’deki yansımalarına, işyerlerindeki, fabrikalardaki işçilerin bu savaşa nasıl baktığına değinildi. Öte yandan “Türkiye büyüyor” söylemleriyle milliyetçi duyguları kabartmaya çalışan, dünya ve Türkiye işçi sınıfı arasında bir ayrılık yaratmak isteyen Türkiye devleti ve onun hükümetinin bu kirli savaşta taraf olduğunu bilmemiz ve bunu diğer işçilere de anlatmamız gerektiği vurgulandı. Söz alan bir işçi, özellikle son zamanlarda Suriyeli göçmen işçilere yönelik saldırılara değinerek alttan alta milliyetçi söylemlerin tırmanışa geçtiğine dikkat çekti. Yakın bir zaman önce İkitelli’de meydana gelen Suriyelilere yönelik saldırıyı örnek vererek bu noktada biz işçilerin oluşturulan bu düşmanlığın yerine insani anlamda bir dayanışmayı sağlamamız gerektiğini söyledi. Bir başka işçi, Suriyeli göçmen işçilerin içinde bulunduğu yaşam şartlarından bahsederek biz Türkiyeli işçilere göre daha fazla çalışıp daha az ücret aldıklarını belirtti ve şöyle devam etti: “Benim yaşadığım binanın bodrum katında Suriyeli göçmenler yaşıyor, yaşanılamayacak bu yere 750-800 lira veriyorlar. Böyle bir durumda göçmenler mi suçlu, göçmenlerden yararlanıp kiraları yükselten fırsatçılar mı suçlu? Ya da üç kuruş paraya işinden olmamak için yemek saatlerinde bile çalışan Suriyeli işçiler mi suçlu, ücretleri düşüren patronlar mı? Tüm bunları düşünürken gelişmeleri, patronların süzgeçlerinden değil kendi süzgeçlerimizden geçirerek düşünmeliyiz.”
Bir başka UİD-DER’li işçi, bir stant çalışmasında karşılaştığı bir işçinin Suriyeli işçiler için buraya kaçıp gelmek yerine kendi ülkeleri için savaşmaları gerektiğini söylemesi üzerine şöyle cevap verdiğini aktardı: “Bu savaş kimin? Bu savaş bizim savaşımız mı? Kimler, ne için çıkardı bu savaşları? Bak elinde halk ekmeği var, birileri halk ekmeği yerken birileri de bu işin balını kaymağını yiyor.” Bu sorulardan sonra işçinin kendisine hak verdiğini belirten arkadaşımız, milliyetçilik tehlikesine karşı uyarda bulundu.
Seminer sonda işçilerin burjuvazinin peşinden gitmek yerine kendi bağımsız siyasetlerini oluşturması gerektiğine dikkat çekildi. Ve ancak, Türkiyeli işçilerin Suriyeli göçmen işçilerle ve diğer bütün ülkelerin işçileriyle birlikte sermaye sınıfına karşı mücadele etmesiyle milliyetçiliğin, şovenizmin bataklığından kurtulabileceği, bütün haklarıyla birlikte insanlığını kazanabileceği vurgulandı.
Somalı Madencilerin Anısına
BELTAŞ İşçilerinin Eylemleri Sürüyor
Son Eklenenler
- Türkiye’de seçimler öncesinde çok sayıda emekli eylemi gerçekleşti. Emeklilerin yaşadığı sorunların sandığa yansıyarak yerel seçimleri etkilediği herkesin malumu… Sorunlarımız bitmedi ve seçim sonrasında da emekliler olarak taleplerimizi haykırmaya...
- Merhaba dostlar; bizler İstanbul’dan bir grup öğretmeniz. 1 Mayıs’a yaklaşırken duygularımızı siz işçi kardeşlerimizle paylaşmak istedik. Öncelikle her sene olduğu gibi bu sene de 1 Mayıs coşkusunu haftalar, aylar öncesinden hissetmeye başladık. O...
- Öz Gıda-İş Sendikasında örgütlü işçilerin 7 Marttan beri grevde olduğu Abalıoğlu Lezita fabrikasında 16 Nisanda jandarma işçileri ve sendikacıları darp etti ve ters kelepçeyle gözaltına aldı. Yaralanan 8 işçi hastaneye kaldırıldı. İzmir Kemalpaşa’da...
- 17 Nisan Sağlıkta Şiddete Karşı Mücadele Günü kapsamında Türkiye’nin pek çok kentinde sağlık emekçileri basın açıklamaları gerçekleştirdi. 12 yıl önce Gaziantep’te görev sırasında katledilen Dr. Ersin Arslan ve sağlıkta şiddet sonucu yaşamını...
- Bursa’da faaliyet gösteren Durak Tekstil’de 6 işçi Öz İplik-İş Sendikasına üye oldukları için işten atılmış ve fabrika önünde direnişe geçmişlerdi. 6 Şubattan itibaren direnişlerine kararlı bir şekilde devam eden Durak Tekstil işçileriyle dayanışma...
- Sermaye sınıfı ve iktidar bizi bir birey, bir insan olarak değil sadece ucuz işgücü kaynağı olarak görüyor. Çok çocuk doğurmamızı, gelecek işçi kuşaklarını yetiştirmemizi beklerken, kadın istihdamını teşvik ettiklerini söylerken, doğum ve emzirme...
- Adıyaman’ın Besni ilçesinde bulunan Mega Polietilen fabrikasında 2 aylık ücretleri gasp edilen işçiler 8 Nisanda iş bırakarak direnişe başladı. 15 Nisanda BİRTEK-SEN’in çağrısıyla fabrika önünde bir dayanışma eylemi yapıldı. 5 Nisandan bu yana...
- İşçi sınıfının 8 saatlik işgünü için mücadelesinden doğan 1 Mayıs’ın 138 yıllık bir tarihi var. Kuşaklar boyunca kadın ve erkek işçiler işgününü 8 saate indirmek için mücadele ettiler ama bu mücadele işgününün kısaltılması talebiyle sınırlı kalmadı...
- Hepimiz artan hayat pahalılığından şikâyet ediyoruz. Geçimimizi sağlamakta, ay sonunu getirmekte zorlanıyoruz. Çarşı-pazarda, marketlerde hep aynı sohbeti yapıyor, aynı dertten yakınıyoruz: Hayat çok pahalı! Çoğumuz için tatil yapmak, hafta sonu...
- İsrail’in Gazze’ye saldırıları altıncı ayını geride bırakırken altı aydır meydanları dolduran İngiltereli işçi ve emekçiler “acil ve kalıcı ateşkes” ve “İsrail’e silah satışının sonlandırılması” talepleriyle bir kez daha meydanlara çıktı. 13 Nisanda...
- Otuz yıl boyunca kesintisiz çalışmış, ücreti daha cebine girmeden SGK primleri ve vergileri kesilmiş, EYT’li emekli bir işçiyim. 2024 yılı Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından emekliler yılı ilan edildi ama emekliler sefalet içinde yaşamaya mahkûm...
- Ezilenlerin safında mücadele eden, şiirlerini ve oyunlarını işçi sınıfına adayan Bertolt Brecht, “Yarının Büyüklerine Şiirler” kitabında, beşiğinin başucunda oğluna seslenen bir ananın ninnisine yer verir. Geçmişten bugüne ninniler, çocukların...
- Sevgili işçi kardeşlerim, hepinize merhaba. Bu mektubumda sizlerle sözü eğip bükmeden konuşmak ve gerçekler üzerine hasbihal etmek istiyorum. Yani gerçekleri olduğu gibi konuşalım. Biliyorum ki kursağınıza giren her lokmayı alın teriniz, elinizin...