Buradasınız
Sendikalara 15-16 Haziran Direnişinden Bakmak
Bugün Türkiye’de kayıtlı çalışan 13 milyon işçi var. Kayıt dışı çalışanları ve işsizleri de eklediğimizde bu sayı 20 milyonu geçiyor. 20 milyon işçinin ailesini de eklediğimizde işçi sınıfı toplumda ezici çoğunluk haline geliyor. Buna rağmen bu toplumda sorunları en az gündem olan, talepleri en az duyulan insanlar işçiler. Sorunların çözülebilmesi için işçilerin patronlar karşısında bir güç haline gelmeleri gerekir. Peki, işçiler nasıl bir güç haline gelirler? Elbette tek tek değil, birlikte düşünüp birlikte hareket ettiklerinde, yani örgütlendiklerinde.
İşçilerin, çatısı altında bir araya gelerek her türlü haksızlığa karşı tek vücut olacakları, birlikte mücadele edebilecekleri sendikal ve siyasal örgütleri yoksa sorunları yok sayılır, talepleri karşılanmaz. Bu durumda işçilerin kaderi patronların, hükümetlerin iki dudağı arasındadır. Bugün işçiler çalışma ve yaşam koşullarını düzeltmek için greve başvurduklarında grevleri yasaklanıyor. Patronlar işçilerin en küçük hak arama girişimleri karşısında en pervasız tutumları takınıyor, işçileri kapının önüne koyuyorlar. Sonuç olarak bugünün işçi kuşakları ümitsizliğe kapılıp mücadele etmekten uzak duruyorlar. Oysa bu ülke, işçilerin örgütlü olduğu ve bu sayede her şeye boyun eğmek yerine patronlara kök söktürdükleri günleri de gördü.
1960’lı ve 70’li yıllarda metal işçilerinin sendikası Maden-İş’in başında ve içinde mücadeleci sendikacılar vardı. Maden-İş, bugünkü işbirlikçi sarı sendikaların tersine, işçilerin gerçek bir mücadele örgütüydü. İşçileri eğitiyor, bilinçlendiriyor, taleplerini tartışmalarını ve birlikte belirlemelerini sağlıyordu. Patronlarla işbirliği yapmıyor, patronların saldırılarına karşı mücadele etmek gerektiğini açıkça işçilere anlatıyordu. Bu sendikal anlayış hem tek tek işçilerde hem işçilerin bütününde güven yaratıyor, sendikalarına olan inançlarını artırıyordu. Aralarındaki bölünmüşlüğün ortadan kalktığı, dayanışmanın güçlendiği koşullarda işçiler, mücadele etmekten çekinmiyorlardı. Bu durum tüm topluma yayılıyor, gençler, emekçi kadınlar, tüm ezilenler, onurlu aydınlar, sanatçılar, bilim insanları yüzlerini işçi sınıfına dönüyorlardı. Sömürüye ve baskılara karşı verilen mücadeleyi destekliyorlardı.
Maden-İş ve bağlı olduğu o zamanki DİSK, patronların yüreğine korku salmıştı. Patronlar DİSK’in önünü kesmek, ondan kurtulmak istiyorlardı. Bu amaçla dönemin Adalet Partisi hükümeti, Haziran 1970’te bir yasa çıkardı. Bunun üzerine işçiler fabrikalarda şalterleri indirdiler. 15 Haziran 1970’te Gebze’den, Kartal’dan, Haliç’ten, Sütlüce’den, bütün emekçi semtlerinden, bütün fabrikalardan işçiler sokaklara döküldüler. İnsan seli E-5’te ilerliyor, işçi kolları coşkuyla buluşuyordu. O gün bambaşka bir gündü. Ertesi gün sel daha da kabarmıştı. 150 bin işçi yürüyordu. Ne polis ve jandarma barikatları ne kurşunlar ne tutuklamalar işçileri durdurabildi. İşçiler mücadeleci sendikalarına sahip çıkmış, patronlar ise arkalarına bakmadan kaçmışlardı. Bu görkemli başkaldırı tesadüf değildi. İşçiler çıkarlarını savunduğu için sendikalarını patronlara yem etmemişlerdi.
Bugünkü sendikaların geçmişteki DİSK ve Maden-İş’in sendikal anlayışı ile uzaktan yakından ilgisi yok. Sendikaların çoğu işçilerin mücadele örgütleri gibi değil, patronların ve hükümetin hizmetindeki kurumlar gibi çalışıyorlar. AKP hükümeti işçilerin grevlerini yasaklıyor, kıdem tazminatına el koymak istiyor, iş kazalarına “kader” ve “fıtrat” diyor. Fakat işçilerin hakkını savunması gereken Türk-İş ve Hak-İş gibi konfederasyonlar, iktidarın temsilcilerini memnun etmek için çırpınıyorlar. Hükümetin istekleri doğrultusunda işçi hareketini etkisizleştirmek için çalışıyorlar. Bu sendikalar, İşçi Sınıfının Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs kürsüsünde bile işçi sınıfının taleplerini dile getirmiyor, hükümetin propagandasını yapıyorlar.
Bu sendikal anlayış ancak işçilerin aşağıdan, yani tabandan gelen mücadelesi ile değiştirilebilir. 15-16 Haziran 1970’te İstanbul’u patronlara dar eden işçilerin DİSK ve Maden-İş’i vardı. Yeniden böyle günler görebilmek için bugün egemen olan işbirlikçi sendikal anlayışa karşı güçlü bir mücadele yürütmek gerekiyor. Sabırla ve titizlikle örgütlenmeye çalışmaktan başka çıkar yol görünmüyor.
Elleri Var Özgürlüğün
Şişecam Grevi de Yasaklandı
- Bumerang Geri Döner!
- Engelli Koşu ve Örgütlülük
- “İş Barışı” mı Hak Arayışı mı?
- Dünden Bugüne Barış ve Adalet Özlemimiz İçin
- Yoksulluk Azaldı mı?
- Sermayenin Saldırılarına Karşı Birliğimizi Örgütleyelim!
- İşçi Dayanışması 191. Sayı Çıktı!
- Bir Ana ile Tanışmak…
- Sağlığımızı Mucizelerle Değil Birliğimizle Koruyabiliriz
- Koca Yusuf’tan Köroğlu’na, Onlardan Bize Kalan
- MESS Sözleşmesinden Çıkardığımız Bir Ders Var
- Patron Haklı mı?
- Unutma, Örgütlen, Hesap Sor!
- Bölünenler mi Birleşenler mi Kazanır?
- Örgütlülük İşçi Sınıfının Gücü, Toplumun Umududur!
- İşçi Dayanışması 190. Sayı Çıktı!
- Asıl Düşman Olan Kim?
- “Dejavu” Sarmalını Kırmak İçin
- Derby’den Özak’a Sendikalı Olma, Sendika Seçme Hakkı
- Boyun Eğmek mi Birlikte Karşı Durmak mı?
Son Eklenenler
- Mersin’in Gülnar ilçesinde yapımı devam eden Akkuyu Nükleer Santrali şantiyesinde çalışan işçiler Ocak ve Şubat ayı ücretleri ödenmediği için 27 Martta iş bıraktı. Santralin Türkiye tarafının genel yüklenici firması IC İçtaş bünyesinde çalışan...
- Özak Tekstil işçileri sendika değiştirme hakkını kullanarak BİRTEK-SEN’de örgütlendikleri için patronun işten atma saldırısıyla karşılaşmış ve 27 Kasımda direnişe geçmişlerdi. Tüm baskı ve engellemelere rağmen sendikalarıyla birlikte mücadeleyi...
- Bayburt Grup’a bağlı Agrobay Seracılık’ta çalışan işçiler Tarım-Sen’e üye oldukları için tazminatları ve 2 aylık maaşları ödenmeden işten atılmışlardı. 22 Ağustosta direnişe geçen işçiler patronun yalanlarına, jandarma saldırısına, defalarca...
- İşçilerin, patronların saldırılarına karşı mücadelesi sürüyor, bu mücadelelerin bir kısmı anlamlı kazanımlarla sonuçlanıyor. Sendika düşmanlığına karşı direnişe geçen RC Endüstri işçileri patrona geri adım attırdı. Direnişin 20. gününde üretimi...
- Sermayelerini büyütmeyi her şeyin önüne koyan patronlar sınıfı dünyanın dört bir yanında iş güvenliği önlemlerini almayarak, doğayı tahrip edip felaketlerin önünü açarak işçilerin canını almaya devam ediyor. Türkiye’de ve dünyada depremlerde,...
- İtalya İşçi Sendikası UIL ülkede giderek artan iş cinayetlerine karşı 19 Martta Roma’da protesto gösterisi düzenledi. Sendika öncülüğünde yapılan eylemde giderek artan işçi ölümleri protesto edildi. İş güvenliği önlemlerinin alınmamasının işçilerin...
- Sorunlarımız giderek artıyor. Çevremde pek çok insandan “hiçbir şey değişmiyor” cümlesini duyuyorum. Onlara soruyorum: “Peki, değişmesi için sen ne yapıyorsun?” Herkes çözümü birbirinden bekliyor, sonra da “neden böyle” diye şikâyet ediyor. Sonuç...
- Hak gasplarına karşı işçilerin, emekçi kadınların ve emeklilerin hak arayışı sürüyor. Çeşitli işkollarından işçiler İzmir’den Manisa’ya, İstanbul’dan Ankara’ya kadar direnişlerle, yürüyüşlerle, basın açıklamalarıyla seslerini yükseltiyor.
- Başlıktaki sorunun cevabı aslında çok basit: kim karıştırıyorsa onun işine gelir doğal olarak. Çalışmakta olduğum işyeri ağır sanayi… Genç işçilerin yanı sıra çocuk ve yaşlı emeği sömürüsü de katmerli olarak yaşanıyor. Ücretlerin çevredeki...
- Türkiye’de mevcut siyasi iktidar, pek çok alanda politika değiştirdi, iç ve dış politikalarında keskin zikzaklar çizdi, defalarca doğrultu değiştirdi. Fakat doğrultusunu hiç değiştirmediği, istikrarını hep koruduğu bir alan var: Emek politikaları!
- Binlerce yıl önce atalarımızın avlanmak için kullandığı bumerang, atıldığı noktaya geri dönmesiyle bilinir. Bumerangın bu özelliğine atıfla, kişinin gösterdiği tutum ve davranışların sonuçlarının eninde sonunda kendisine geri dönüşü olacağını...
- Bursa’nın Gemlik ilçesinde faaliyet gösteren Borusan Lojistik A.Ş’de Liman-İş Sendikası’na üye olan 4 işçi işten çıkarıldı. Sendikalaştıkları için işten atılan işçilerin geri alınması ve sendikal baskılara son verilmesi talebiyle 21 Martta fabrika...
- Her işçinin belki bir tesadüf neticesinde ve o güne değin ilk kez duyduğu, duyduğunda da “işte aradığım cevap buydu” dediği sözler vardır. Sınıf temelinde örgütlü işçiler buna “kulağına kar suyu kaçırmak” da derler. Benim kulağıma kar suyunu kaçıran...