Buradasınız
“Sermayenin Hizmetindeki Yalan Makinesi: Medya”
24 Ocak Pazar günü UİD-DER Gebze temsilciliğinde “Sermayenin Hizmetindeki Yalan Makinesi: Medya” konulu bir seminer gerçekleştirildi. Metal, petrokimya, gıda, hizmet, tekstil gibi sektörlerde çalışan işçilerin yanı sıra öğrenciler de etkinlikteki yerlerini aldılar. Etkinlikte medyanın sözlüklerde “iletişim ortamı, kitle iletişim araçları” olarak tanımlandığı ama karşılıklı bir iletişim olmadığı ifade edildi. “Televizyon, radyo, gazete, dergi, sosyal medya, bilboardlar, outdoor ekranlar… Haberler, diziler, reklamlar, spor, eğlence, yarışma, evlendirme, dini sohbet programları… Bu araçlar kitlelerin düşüncelerini oluşturmaya, pek çok şey hakkında bir duygu yaratmaya yöneliktir. Yani insanların algılarını yönetmeye yöneliktir. Toplumun sürekli etkisine maruz kaldığı bu aracı değiştirme, etkileme şansı yoktur. Burada söz konusu olan, tek taraflı bir “etkileme” ve “iletme”dir. Bu nedenle medyada iddia edildiği gibi gerçek manada bir iletişim yoktur” denildi. Medya aracılığıyla, paylaşım, dayanışma ve yardımlaşma gibi değerlerin aşağılandığı; bireysellik, bencillik ve açgözlülüğün yüceltildiği anlatıldı. Televizyon izleyen işçiler zenginlerin yaşamını görüp özenirken, kendi yaşamlarını daha iyi yönde değiştirmenin olanaklarının ellerinden nasıl alındığını sorgulayamıyor. İzledikçe pasifleşiyor, pasifleştikçe daha çok izliyor.
UİD-DER medya ekibinin hazırladığı birbirinden çarpıcı videolarla sunum devam etti. Bu videolarda savaş, mültecilik, yoksulluk, işçi sınıfının grev ve direnişleri işçi sınıfının penceresinden yorumlandı. Gerçeklerin üzerinin burjuva medya tarafından nasıl örtüldüğü anlatıldı. Soma katliamında kaybettiğimiz 301 madencinin ailelerinin haykırışları, feryatları etkinliğe katılan işçilerin acı ve öfkeli ifadeleriyle karşılık buldu. Burjuva medyanın metal fırtına sürecinde yaptığı haberlerde yaptığı karalama ve çarpıtma işçiler tarafından tepkiyle karşılandı. Videoların ardından etkinliğin ikinci bölümüne geçildi. İkinci bölümde etkinliğin içeriğine ve medyanın gerçekleri nasıl çarpıttığına dair işçiler düşüncelerini dile getirdiler.
Bir metal işçisi, Mustafa Koç’un ölümüyle ilgili gazetelerde, televizyonlarda yapılan haberlerde Koç’un binlerce işçiye iş imkânı sağladığının ön plana çıkarıldığını anlattı. Koç’a bağlı fabrikalarda, düşük ücretlerle alın teri akıtan işçilerin mücadele ettiklerinde, çevrelerinden “ekmek yediğiniz yere ihanet ettiniz” gibi yorumlar yapıldığını söyledi. Aslında yıllarca patronların kârlarını nasıl büyüttüklerini, işçilerin sırtından paraları nasıl cebe indirdiklerini ifade etti.
Bir petrokimya işçisi; “Patronlar sınıfı bizlerin bilincini bulandırma işini çok iyi yapıyor. Bizim ne giyeceğimizi, ne yiyeceğimizi, neyle mutlu olacağımızı onlar belirliyor. “Bir ev, bir arabaya sahip olsan yeter” deniliyor. Mutluluk bu mudur? 800 milyon insan her gün yatağa aç giriyor. Binlerce insan mülteci durumunda. Yanı başımızdaki Suriye’de de insanların bir evi, bir arabası vardı, onlar da sahip olduklarıyla mutluydu. Ancak savaşla birlikte her şeylerini kaybettiler. Televizyonlarda gösterilen mutluluk haberleri bu gerçekleri yansıtmıyor, bu acıların üzerini örtüyor” dedi.
Bir gıda işçisi; “Geçtiğimiz günlerde TRT’de izlediğim bir haberde ekmeğe yapılan zam şöyle sunuldu; “Ekmek fiyatları artmadı, fiyatlar güncellendi.” Bu haberle yapılan zam gerçeği, kelime oyunuyla sanki zam yapılmamış, işçiler ekmeği %25 daha pahalıya almayacaklarmış gibi aktarıldı. Oysa biz işçiler, cebimize giren üç kuruşun hesabını bile defalarca yapmak zorunda kalıyoruz. Ekmeği 25 kuruş daha pahalıya alacağımız ortadayken, adeta bizim zekâmızla dalga geçerek “zam değil fiyatlar güncellendi” deniliyor, algıda çarpılma yaratıyorlar” dedi.
İşçilerin söz aldığı sohbetlerin, canlı tartışmaların yaşandığı etkinlik işçi basınının önemine değinilerek son buldu. İşçi sınıfı kendi basınıyla güçlüdür. Yalnızca işçi sınıfı medyası, işçilerin sesini duyurur, sorunlarına değinir ve çözüm yollarını gösterir. Çünkü bir tek işçi sınıfı medyası, tarafını işçi sınıfından yana belirler. İşçi sınıfının basınını güçlendirmesi için örgütlülüğünü güçlendirmesi gerekir. İşçi sınıfı olarak örgütlülüğümüzü ve medyamızı güçlendirmek, basınımıza sahip çıkmak, yazmak, yazdırmak, okutmak en temel görevimizdir.
Amenna
Birlikte Hareket Ettik, Kazandık
Son Eklenenler
- Siyasi iktidar ve sermaye sınıfı yasa kural tanımadan işçilerin haklarını gasp ediyor. Bu saldırılara işçilerin cevabı ise mücadele etmek, boyun eğmemek oluyor. 7 Martta greve çıkan Lezita işçileri, 17 Martta Manisa Turgutlu’da yürüyüş ve basın...
- İşçilerin mücadele örgütü UİD-DER’in, “Geçmişten Geleceğe Yaşasın 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü” şiarıyla düzenlediği etkinlikler dizisi İstanbul Avrupa Yakası ve Mersin’deki etkinliklerle son buldu.
- Kocaeli İSİG Meclisi ve Eğitim-Sen 1 No’lu Şube, MESEM aracılığıyla öğrencilerin sermaye için çocuk işçi yapılmasına karşı 16 Martta basın açıklaması düzenledi.
- Patronlar iş barışını “patronla işçi arasında uyum, saygı ve güven ortamı” olarak tanımlıyorlar. Peki, patronun işçiyi sömürmesi üzerine kurulu bir sistemde saygıdan, barıştan söz edebilir miyiz? İş barışı söylemini dillerinden düşürmeyen patronlar...
- Malum, Şubat ayını geride bırakıp baharın gelişini müjdeleyen Mart ayına girdik. Fakat içimiz bahar sevinciyle dolmak bir yana daha da kararıyor. Ama bunun tek nedeni hava değil. Atalarımız “Mart kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır” demişler....
- Ücretlerimizin yükseltilmesini talep ettiğimiz her dönemde, biz işçilere “açgözlü”, “nankör” yaftası yapıştırılır. İktidar sahiplerinden tutun da, daha fazla kâr etmek için hayatlarımızı cehenneme çeviren patronlara kadar sermaye sınıfının zihniyeti...
- İşçilerin pek çok sektörde hak gasplarına karşı verdikleri mücadeleler sürüyor. Antep’te bulunan Sayın Tekstil fabrikasında 200’ü aşkın işçinin ek zam talebiyle 9 Martta başlattığı iş bırakma eylemi devam ediyor. 14 Martta sendikaları BİRTEK-SEN’le...
- Toplumun ezenler ve ezilenler olarak ikiye bölündüğü bir sistemde gerçek adalet ve barış olamaz. Ama gerçek adaleti ve barışı isteyenler olur ve onlar ezilen sınıflardır, kadın erkek işçiler ve emekçilerdir. Dünden bugüne Fransa’dan Türkiye’ye...
- Hepimizin bildiği üzere kısa bir süre önce 2023-2025 MESS Grup Toplu İş Sözleşmesi grev aşamasında son buldu. Birden çok fabrikada MESS’e bağlı olsun veya olmasın hareketli süreçler yaşandı. Çünkü alınacak ücret başka fabrikadaki işçilerin alacağı...
- Pek çok işçi kardeşimiz grev ve direnişlerde “biz ekmeğimizin peşindeyiz” derler. Bununla ekmeklerini korumak dışında bir amaçları olmadığını anlatmaya çalışırlar. Fakat kısa zamanda ekmeklerini koruyabilmek için sendikaya üye olma, grev, gösteri,...
- TÜİK’e göre Türkiye’de göreli yoksullaşma da azalıyormuş! Ülkedeki ortalama gelirin yüzde 50’si yoksulluk sınırı olarak kabul edildiğinde 2013 yılında göreli yoksulluk oranı yüzde 15 iken 2023 yılında yüzde 13,9’a düşmüş. Pek çok uzman Cumhuriyet...
- Erzincan İliç’te bulunan siyanürlü altın madeninde meydana gelen faciada 9 madenci kardeşimiz hâlâ göçük altında. Siyanürlü liç yığınının çökmesinin ardından siyanürün yanı sıra çeşitli ağır metaller de suya ve toprağa karıştı. Madenin sahibi yerli-...
- Çalıştığım işyerinde Tuncay isimli bir arkadaşımız var. Tuncay eşinden ayrılmış, çok şeker bir oğlu var, hayatta belki de tek tutunacağı dal o kalmış. Gözlerinde “şişe dibi” diye tabir edilen bir gözlük, ayağının biri topal, iki kulağında da işitme...