Buradasınız
Sömürücülerin Değil İnsanlığın Bilimcileri!
İnsanların her şeye para ve kâr odaklı bakmasını sağlıyor kapitalizm. İnsanların dayanışma duygularını yok ediyor, insanlar arası ilişkiyi çıkar ilişkisine dönüştürüyor. İşte bu sistemde ağacın da gölgesinin de bir yararı yok, eğer o gölge para etmezse anında talana uğruyor. Bilim insanı Newton’un ağaç gölgesinde oturup düşünürken yerçekimini keşfettiği dönem geride kalalı çok oldu. Günümüzde hava henüz bedava, ancak su pet şişelerde satılıyor. Geçmişe doğru bir zaman yolculuğuna çıksak da anlatsak dünyanın ahvalini kuşaklar öncesine, şüphesiz bu olanları akılları almazdı. Bilimin ve bilginin, alınıp satılacak bir metaya dönüştüğünü duysalar geçmişin yüce gönüllü bilim insanları, kemikleri sızlamakla kalmaz mezarlarından kalkıp hesap sormak isterlerdi.
Taşları yontarak temel ihtiyaçları gidermeye yarayacak aletlerin yapıldığı ilkel dönemlerden bugünlere ulaşan insanlık, devrimsel sıçramalarla muazzam ilerlemeler kaydetti. Gökteki güneşe imrendi ve yeryüzünde ateşi kullanmayı keşfetti. Ateşe duyduğu aşk, insanlığın karanlığa beslediği nefreti körükledi. Geceyi bölen lambalar icat ederek şehirleri ışıklarla donattı. Merak etti, sordu, sorguladı, gözlemledi ve yaşamı çekilmez kılan zorluklara savaş açtı. Telefon, telgraf, internet ağlarıyla dünyanın bir ucunu diğer ucuna bağladı. Ve egemenlerin çizdiği sınırları anlamsızlaştırdı.
Geçmişte nice bilim insanı, insanlığın gelişimi için uğraş veriyor, uğraşları sonucunda açığa çıkan icatların insanlığın ortak malı olduğunu söylüyordu. İnsanlığın ortak hazinesine icatlarını, buluşlarını katıyorlardı. Öyle ki, gecesini gündüzünü bilime adayan bu insanlar, hiç görmedikleri insanlar için emeklerini, zamanlarını hatta yaşamlarını feda etmişlerdi. Hapislere, sürgünlere, işkencelere, ölümlere meydan okumuşlardı. Ortaçağ’a tüm ağırlığıyla çöken Kilise’nin karanlık gölgesi, akıllarına ve cesaretlerine sirayet edememişti. Meselâ Kutsal Engizisyon mahkemelerinin tehditleri dünyanın dönmediğini kabul ettirememişti Galilei’ye. Çünkü diyordu Galile, “siz benden dünyanın dönmediğini kabul etmemi istiyorsunuz ama her şeye rağmen dönüyor dünya.” Nâzım Hikmet’in dizelerinde anlattığı gibi bilim insanları, insanlığın ortak çıkarları için kendilerini feda edebiliyorlardı:
“Yaşamayı ciddiye alacaksın,
yani o derecede, öylesine ki,
mesela, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda,
yahut kocaman gözlüklerin,
beyaz gömleğinle bir laboratuarda
insanlar için ölebileceksin,
hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için,
hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken,
hem de en güzel en gerçek şeyin
yaşamak olduğunu bildiğin halde”
Fakat insan ve insanlığın ortak çıkarları değil de sermaye sahiplerinin daha fazla kâr etmesi üzerine kurulu kapitalist sistemde, Nâzım’ın olmasını istediği bilim insanlarının sayısı çok azdır. Kapitalist düzen aldığımız nefesi, içtiğimiz suyu, soyut-somut ne varsa her şeyi birer metaya dönüştürmüş durumda. Bugün her şeye egemen olduğu gibi bilimi de esareti altına alan kapitalizm, Ortaçağ’ın kiliselerini aratmıyor. Ortaçağ Avrupa’sında hâkim güç olan Kilise, o güne kadar sürdürülmüş bilimsel çalışmaların ve eserlerin bulunduğu devasa kütüphanelerin kapılarını kapalı tutuyordu.
O dönemde bilimi ve bilgiyi tekeline alan Kilise’nin rolünü, bugün patent uygulamasıyla patronlar sınıfı oynuyor. Bilimsel araştırmalar ve çalışmalar bütünüyle büyük patent şirketleri bünyesinde ve kontrolünde yapılır hale gelirken, bu şirketlerde ücretli bir işçi olarak çalışan araştırmacıların icatları, buluşları ve her türlü üretimi şirketin malı haline geliyor. Kapitalistler, patent uygulaması zırvasıyla bilimsel faaliyetleri ve bu alanda çalışmalar yürüten araştırmacıları ellerinin altında tutmak istiyorlar. Patent sistemiyle icat ve buluşların garanti altına alındığını ve bu şekilde araştırmacıların motivasyonunun ve yaratıcılığının artacağını öne süren burjuva ideologlar, yalnızca kendi saltanatlarını garanti atına alma peşindeler! Bilimsel çalışmaların özgürce yürütüldüğü koşullarda kendi düzenlerinin akıldışı olduğu gerçeğinin ayan beyan ortaya çıkacağını en az bu düzenin yıkılmasını isteyenler kadar iyi biliyorlar!
Tarih boyunca çabalarıyla insanlığı bir adım öteye taşıyan, insanlık onurunu koruyup ölümü göze alan ve tarihe adını yazdıranlar oldu. Şimdi insanlığa daha da büyük bir adım attırarak bilimin ışıklı yolundan yürümenin ve bu kokuşmuş düzene son vermenin zamanı!
Elleri Var Özgürlüğün
Küresel İklim Değişikliği Şaka Değil!
- Her İşyerine, Her Mahalleye Kreş İstiyoruz!
- Hayat Pahalı Ama Hayatımız Çok Ucuz!
- “Neyin Yoksa Ondan Sakın Vazgeçme Oğlum”
- Yarına Gidenler, Yarınlar İçin Mücadele Edenler
- Büyüyen Yoksulluk ve Sosyal Yardımlar
- Rakamların Ardına Gizlenen Gerçekler
- Sermayenin ve İktidarın Saldırılarını Püskürtmek İçin 1 Mayıs Ruhuyla Birleşelim
- İşçi Dayanışması 192. Sayı Çıktı!
- Bumerang Geri Döner!
- Engelli Koşu ve Örgütlülük
- “İş Barışı” mı Hak Arayışı mı?
- Dünden Bugüne Barış ve Adalet Özlemimiz İçin
- Yoksulluk Azaldı mı?
- Sermayenin Saldırılarına Karşı Birliğimizi Örgütleyelim!
- İşçi Dayanışması 191. Sayı Çıktı!
- Bir Ana ile Tanışmak…
- Sağlığımızı Mucizelerle Değil Birliğimizle Koruyabiliriz
- Koca Yusuf’tan Köroğlu’na, Onlardan Bize Kalan
- MESS Sözleşmesinden Çıkardığımız Bir Ders Var
- Patron Haklı mı?
Son Eklenenler
- Türkiye’de seçimler öncesinde çok sayıda emekli eylemi gerçekleşti. Emeklilerin yaşadığı sorunların sandığa yansıyarak yerel seçimleri etkilediği herkesin malumu… Sorunlarımız bitmedi ve seçim sonrasında da emekliler olarak taleplerimizi haykırmaya...
- Merhaba dostlar; bizler İstanbul’dan bir grup öğretmeniz. 1 Mayıs’a yaklaşırken duygularımızı siz işçi kardeşlerimizle paylaşmak istedik. Öncelikle her sene olduğu gibi bu sene de 1 Mayıs coşkusunu haftalar, aylar öncesinden hissetmeye başladık. O...
- Öz Gıda-İş Sendikasında örgütlü işçilerin 7 Marttan beri grevde olduğu Abalıoğlu Lezita fabrikasında 16 Nisanda jandarma işçileri ve sendikacıları darp etti ve ters kelepçeyle gözaltına aldı. Yaralanan 8 işçi hastaneye kaldırıldı. İzmir Kemalpaşa’da...
- 17 Nisan Sağlıkta Şiddete Karşı Mücadele Günü kapsamında Türkiye’nin pek çok kentinde sağlık emekçileri basın açıklamaları gerçekleştirdi. 12 yıl önce Gaziantep’te görev sırasında katledilen Dr. Ersin Arslan ve sağlıkta şiddet sonucu yaşamını...
- Bursa’da faaliyet gösteren Durak Tekstil’de 6 işçi Öz İplik-İş Sendikasına üye oldukları için işten atılmış ve fabrika önünde direnişe geçmişlerdi. 6 Şubattan itibaren direnişlerine kararlı bir şekilde devam eden Durak Tekstil işçileriyle dayanışma...
- Sermaye sınıfı ve iktidar bizi bir birey, bir insan olarak değil sadece ucuz işgücü kaynağı olarak görüyor. Çok çocuk doğurmamızı, gelecek işçi kuşaklarını yetiştirmemizi beklerken, kadın istihdamını teşvik ettiklerini söylerken, doğum ve emzirme...
- Adıyaman’ın Besni ilçesinde bulunan Mega Polietilen fabrikasında 2 aylık ücretleri gasp edilen işçiler 8 Nisanda iş bırakarak direnişe başladı. 15 Nisanda BİRTEK-SEN’in çağrısıyla fabrika önünde bir dayanışma eylemi yapıldı. 5 Nisandan bu yana...
- İşçi sınıfının 8 saatlik işgünü için mücadelesinden doğan 1 Mayıs’ın 138 yıllık bir tarihi var. Kuşaklar boyunca kadın ve erkek işçiler işgününü 8 saate indirmek için mücadele ettiler ama bu mücadele işgününün kısaltılması talebiyle sınırlı kalmadı...
- Hepimiz artan hayat pahalılığından şikâyet ediyoruz. Geçimimizi sağlamakta, ay sonunu getirmekte zorlanıyoruz. Çarşı-pazarda, marketlerde hep aynı sohbeti yapıyor, aynı dertten yakınıyoruz: Hayat çok pahalı! Çoğumuz için tatil yapmak, hafta sonu...
- İsrail’in Gazze’ye saldırıları altıncı ayını geride bırakırken altı aydır meydanları dolduran İngiltereli işçi ve emekçiler “acil ve kalıcı ateşkes” ve “İsrail’e silah satışının sonlandırılması” talepleriyle bir kez daha meydanlara çıktı. 13 Nisanda...
- Otuz yıl boyunca kesintisiz çalışmış, ücreti daha cebine girmeden SGK primleri ve vergileri kesilmiş, EYT’li emekli bir işçiyim. 2024 yılı Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından emekliler yılı ilan edildi ama emekliler sefalet içinde yaşamaya mahkûm...
- Ezilenlerin safında mücadele eden, şiirlerini ve oyunlarını işçi sınıfına adayan Bertolt Brecht, “Yarının Büyüklerine Şiirler” kitabında, beşiğinin başucunda oğluna seslenen bir ananın ninnisine yer verir. Geçmişten bugüne ninniler, çocukların...
- Sevgili işçi kardeşlerim, hepinize merhaba. Bu mektubumda sizlerle sözü eğip bükmeden konuşmak ve gerçekler üzerine hasbihal etmek istiyorum. Yani gerçekleri olduğu gibi konuşalım. Biliyorum ki kursağınıza giren her lokmayı alın teriniz, elinizin...