“Almış dizginleri eline
Bir avuç vurguncu müteahhit toprak ağası
Onların kemik yalayan dostları
Onların sazı cazı villası doktoru dişçisi
...
Cumhurbaşkanı Erdoğan geçtiğimiz günlerde patronların örgütü TÜSİAD’ın düzenlediği Yüksek İstişare Kurulu toplantısına katıldı. Burada bir konuşma yapan Erdoğan, “Geçtiğimiz 14 yılda ülkemizi üç kat büyüterek bu konuda başarılı bir performans ortaya koyduğumuza inanıyorum. Ülkemizin nereden nereye geldiğinin en yakın şahidi sizlersiniz. Türkiye üç kat büyümüşse, buradaki iş adamlarımızın çoğunun işleri 5 kat, 10 kat büyümüştür. Bugün de özel sektörün lokomotifliğini önemsiyoruz” dedi. Böylece AKP hükümetinin kime hizmet ettiğini ve kimin işini gördüğünü açıkça ifade etmiş oldu.
Erdoğan başarılı bir performans ortaya koyduklarını, ülkenin üç kat büyüdüğünü ve patronların işlerinin 5 kat 10 kat büyüdüğünü söylüyor. Peki, bu başarılı performans, büyüme ve işlerin artması ne pahasına oldu? Sermaye büyürken, Türkiye ekonomisi büyürken işçilerin payına ne düştü?
Bu büyüme işçilerin gece gündüz daha çok sömürülmesi, haklarının gasp edilmesi pahasına oldu. İşçilerin payına ise ağır ve yorucu çalışma koşulları, uzun iş saatleri, iş kazaları, düşük ücretler, artan işsizlik, yoksulluk düştü. Türkiye büyürken hangimizin yaşam ve çalışma koşulları iyi yöne değişti? Hangimiz çocuklarımızın geleceği için endişelenmiyoruz? Onlara iyi bir eğitim aldırabiliyor, imkânlar sunabiliyor muyuz? Ailemizle hesap kitap yapmadan bir tatile, bir konsere, sinemaya, tiyatroya gidebiliyor muyuz? Doğru dürüst beslenebiliyor muyuz? Yeterince et ve balık alabiliyor muyuz? Türkiye büyürken neden zenginler ve fakirler arasındaki uçurum artıyor? Ülke büyüyünce bizim soframızdaki çeşitlilik artmıyor, ücretlerimiz artmıyor. Tam tersine her şeyimiz yerinde sayıyor. Evet, büyüyen ve artan bir şeyler var. Bir tarafta büyüyen sermaye diğer tarafta büyüyen açlık, yoksulluk, sömürü! Büyüyen Türkiye’nin sahipleri işçiler değil patronlar! Ortalama 3 kat büyüyen bir ülkede patronlar 5-10 kat büyümüşse zaten bu rakamlar işçi ve emekçilerin ekmeğinin küçüldüğü anlamına gelir.
Resmi işsizlik %13, gençler arasında işsizlik %24. Açlık sınırı 1,518 lira, yoksulluk sınırı 4,945 lira. Her ay iş kazalarında yaklaşık 150 işçi hayatını kaybediyor. Çalışmayan her işçi kendi sağlık primini kendisi ödemek zorunda... İşçi ve emekçilerin tarafında işsizlik, açlık, yoksulluk büyürken, patronların tarafından ise milyarderlerin sayısı büyüyor. 2002 yılında 3 olan dolar milyarderi sayısı bu yıl 31’e çıkmış durumda. Bu milyarderlerin sayısı AKP hükümeti döneminde arttı. Patronların işleri 5 kat 10 kat artınca otomatik olarak dolar milyarderi sayısı da artıyor. Erdoğan, patronlar için iyi çalıştıklarını söylerken çok doğru söylüyor. İşçiler gece gündüz çalışıyor ama ürettikleri zenginliğe patronlar el koyuyor. Patronların işlerinin büyümesi ve artan dolar milyarderi sayısı işçilerin AKP hükümeti döneminde ne kadar çok sömürüldüğünü gösteriyor.
Hükümet patronlar için dikensiz gül bahçesi yaratma derdinde! Sermaye uzun bir süredir gözünü kıdem tazminatına dikmiş durumda. Kıdem tazminatını patronlar bir yük olarak görüyorlar. İşçilik maliyetini arttırdığını söylüyorlar. Hükümet olağanüstü koşulları fırsata çevirerek bu hakkımızı gasp etmenin derdinde. AKP bir sermaye partisidir ve sermaye işçilerle ilgili önünde neyi engel görüyorsa onu kaldırıyor, yasaklıyor. İşsizlik fonunda biriken paralarımızı patronların kullanımına açtı ve onlara teşvik olarak aktarıyor. İşçiler başını sokacakları bir ev için kredi çekip yıllarca borç batağına saplanırken hükümet patronlara ücretsiz arsa verdi. İşçi alacak patronların sigorta prim ödemelerini işsizlik fonundan karşıladı. AKP hep çalıştı ama patronlar için çalıştı, işçiler için değil! Hatırlamak gerekirse bu sorunlara isyan eden işçilerin grevleri için Erdoğan “ıvır zıvır” demişti. Bakanlar Kurulu birçok grevi yasaklamıştı. Dün de Şişecam işçilerinin grevini yasakladı.
İşçiler, ürettikleri toplam değerden ancak mücadele ederek daha fazla pay alabilirler. Mücadele etmediğimiz sürece patronlar kârlarını arttırarak zenginliklerine zenginlik katacaklar. Patronların ve onların hükümetlerinin oyunlarına, ikiyüzlülüklerine örgütlü mücadeleyi yükselterek dur diyebiliriz.
“Almış dizginleri eline
Bir avuç vurguncu müteahhit toprak ağası
Onların kemik yalayan dostları
Onların sazı cazı villası doktoru dişçisi
...Bir seçim sürecinde daha burjuva siyasetçiler, yani patronların siyasi temsilcileri sahnedeler. Milyon dolarlık reklam kampanyaları eşliğinde, işçileri yalanlarına inandırmak için kapı kapı geziyorlar. İşçilere, emeklilere...