Buradasınız
Tuvalete Gitmek, Çay İçmek, Konuşmak Yasak, Bak Kamera İzliyor!
İMES’ten bir işçi
Kimiz biz? Neyiz? Ne kadar özgürüz? Ne kadar insanız ya da neleri paylaşıyoruz? Nelerin mücadelesini veriyor, neler için fedakârlık yapıyoruz? Bunları biliyor muyuz? Bence insan kendine önce bu soruları sormalı ve cevabını da verebilmeli. Kendimize güvendiğimiz ve örgütlü gücümüzle mücadeleye girdiğimiz takdirde, biz işçiler haklarımızı sermayenin elinden söke söke alabiliriz, alabiliyoruz. Ama ne zaman bu örgütlülük eriyip gidiyor, işte o zaman hem bir birey olarak hem de işçi sınıfı olarak birçok hakkımız da elimizden alınıyor. Birçok fabrikada çalışma koşullarına baktığımızda aslında ne demek istediğim çok daha net anlaşılacaktır. Bizler örgütlü hareket etmediğimiz için, uzun saatler çalıştırılıp makinenin bir parçası haline gelebiliyoruz. Yani duygusuz, asosyal, hayatı iş ile ev arasına sıkıştırılmış, istekleri ve duyguları bastırılmış, güvensiz ve ürkek insanlar haline getiriliyoruz. En sonunda her şeye razı olmak zorunda olan, düşünmeyen, tartışmayan, hayatı değiştirmek için arayışı olmayan insanlar olup çıkıyoruz. Ama şunu biliyoruz ki, aslında bu bizim hak ettiğimiz değil, sadece bize dayatılan bir yaşamdır.
Fabrikadaki çalışma koşullarına baktığımızda bizi biz olmaktan, insan olmaktan çıkaran uygulamaları görüyoruz. Tuvalet yasakları, tuvalete kilitlemeler, arkadaşınla sohbet etme yasağı, zorunlu mesailer, 20 dakikaya sığdırılan yemekler, makine çalışırken tezgâh başında içmeye zorlandığımız çaylar ya da çay molasının olmaması, izin alamamak, işe geç geldiğinde veya gelmediğinde maaşından yapılan kesintiler… Bunlar neredeyse her fabrikada uygulanıyor.
Bize bu yapılanlar yasalara göre yasak, ama şu an birçok fabrikada yasaklar kural haline gelmiş. Patronların amaçları bir disiplin uygulamasını sağlamak gibi gözükse de, aslında arkasında işçileri sindirme ve işçilerin bir sınıf olma bilincini kırma düşüncesi var. Bunlar bizleri tamamen duygusuz, asosyal, politikadan uzak, hak aramaktan, örgütlenmekten bihaber hale getirmeye dönük uygulamalardır. 12-14 saate varana kadar çalıştırarak dünyamızı fabrika ve ev arasına sıkıştırıyorlar. Bu yaşamı “itaat etmezsen aç kalırsın” diye dayatıyorlar. Bunun adı, insanca bir düzen olabilir mi? İşte bunun için en başta sorduğumuz soruları kendimize sormuyorsak, kendimize ve işçi kardeşlerimize haksızlık ederiz. “Ben bunları hak ediyor muyum” sorusunu kendimize sormuyorsak, en çok da kendimize haksızlık etmiş oluruz. Biz bunu hak etmiyoruz dostlar. Tersanelerden maden ocaklarına, bu topraklardan uygar dediğimiz Avrupa’ya, Amerika’ya kadar işçi sınıfının kaderiymiş gibi görünen fabrika yasakları karşısında, bize düşen görev örgütlenmeyi ve birlik olmayı sağlamaktır. Yoksa korkmak, bu uygulamalara “kaderimdir, çekerim” demek, razı olmak, bizi bugünden daha kötü koşullara itecektir ve itiyor da.
Kafamızı çevirdiğimiz her yerde kuralların öylesine beter hale getirildiğini görüyoruz. Bir arkadaşımın çalıştığı İMES’teki bir pano fabrikasında her taraf kameralarla çevriliymiş. İçeri girenin dışarı çıkamadığı, tuvaletlerin vardiya amirince kilitlendiği, mesailerin zorunlu olduğu bir fabrika burası. Sabahın 8’inden akşamın 10’na kadar yorgun argın haftalarca çalışmaya devam eden işçilerin yanlış yaptıkları her iş maaşlarından kesiliyor. Yani patron bunca uzun saatler çalıştırdığı yorgun işçiden, “tuvalete gitsem acaba kızarlar mı” diye düşünen, rahat çalışamayan ve doğal olarak yanlış yapacak işçiden, yanlış işin parasını kesiyor. En insani ihtiyaç olan tuvalete gitmek birçok fabrikada neredeyse yasaklanmış durumda. Tuvalette fazla kalan işçi içerdeyken kapılar otomatik olarak sonuna kadar açılıyor ya da üstüne kilitleniyor. Makineye takılan kart sayesinde makine başında çalışanın saniye saniye, dakika dakika performansı takip ediliyor. Makineyi her kapattığında, patron zarara uğradım gerekçesiyle zararı işçiden tazmin ediyor. Bu ve bunun gibi birçok örnek etrafımızda birçok fabrikada yaşanıyor. İnsanı makineden ayıran şey konuşması, hareket etmesi, yorulması, dinlenmesi ve acıkmasıdır. Ama bu yasaklar sayesinde makineden ne farkımız kalıyor?
Tüm bu yasaklar aslında öfkemizi bilemelidir. Bunların karşısında, birbirimize elimizi uzatmalıyız. Bizler işçi sınıfının bir parçası olarak, bizi bu hale koyanları yasaklarıyla birlikte boğacak cesarete, güce ve güvene sahibiz. Buna inanmıyor musunuz? Başınızı kaldırın, etrafınıza bir bakın. Gördüğünüz her şeyin mimarı ellerimizdir. Ve ellerimiz birleştiğinde, yeryüzü insanın insan gibi yaşayacağı, ihtiyaçlarını karşılayacağı, onurlu bir dünya haline gelir! Böyle bir dünya yaratabilecek olan biz işçiler fabrikalardaki yasakları mı ortadan kaldıramayacağız?
Ellerinize Ve Yalana Dair
Patronların Ar Damarı Yoktur!
- Her İşyerine, Her Mahalleye Kreş İstiyoruz!
- Hayat Pahalı Ama Hayatımız Çok Ucuz!
- “Neyin Yoksa Ondan Sakın Vazgeçme Oğlum”
- Yarına Gidenler, Yarınlar İçin Mücadele Edenler
- Büyüyen Yoksulluk ve Sosyal Yardımlar
- Rakamların Ardına Gizlenen Gerçekler
- Sermayenin ve İktidarın Saldırılarını Püskürtmek İçin 1 Mayıs Ruhuyla Birleşelim
- İşçi Dayanışması 192. Sayı Çıktı!
- Bumerang Geri Döner!
- Engelli Koşu ve Örgütlülük
- “İş Barışı” mı Hak Arayışı mı?
- Dünden Bugüne Barış ve Adalet Özlemimiz İçin
- Yoksulluk Azaldı mı?
- Sermayenin Saldırılarına Karşı Birliğimizi Örgütleyelim!
- İşçi Dayanışması 191. Sayı Çıktı!
- Bir Ana ile Tanışmak…
- Sağlığımızı Mucizelerle Değil Birliğimizle Koruyabiliriz
- Koca Yusuf’tan Köroğlu’na, Onlardan Bize Kalan
- MESS Sözleşmesinden Çıkardığımız Bir Ders Var
- Patron Haklı mı?
Son Eklenenler
- Ramazan bayramı boyunca, insanlar birbirlerine temenni mesajları attı. Sevdiklerine onların mutluluklarını içeren dilekler ilettiler. Sevdikleri kişilerin kötü günler görmemesini, her türlü beladan ve kazadan uzak olmasını, açlık ve yoksulluk...
- Merhaba arkadaşlar, işçi sınıfının uluslararası birlik, mücadele ve dayanışma günü 1 Mayıs yaklaşıyor. Bu sömürü düzeni kapitalizm dünya işçi sınıfının hayatını alt üst edip zindana çeviriyor. Dolayısıyla her 1 Mayıs’ın biz emekçiler için ayrı bir...
- Siyasi iktidarın ve sermaye sınıfının saldırıları arttıkça işçi ve emekçilerin çalışma ve yaşam koşulları kötüleşiyor, iş cinayetleri sürüyor. Bu koşullarda düşük ücretlere, sendikal baskılara, ağırlaşan çalışma koşullarına karşı pek çok sektörde...
- İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs yaklaşırken UİD-DER temsilciliklerinde “Sermayenin ve İktidarın Saldırılarına Karşı 1 Mayıs Ruhuyla Mücadeleye!” başlıklı etkinlikler gerçekleştirildi. 20-21 Nisanda...
- Son yıllarda mülteci, göçmen, sığınmacı ve yabancı sözlerini çok duyduk, duymaya da devam edeceğiz. Nedeni dünya üzerindeki 8 milyar insanın neredeyse 300 milyonunun, doğup büyüdükleri, yaşadıkları topraklardan kaçmak zorunda kalmalarıdır. Ve...
- Yunanistan’da en büyük işçi sendikası olan Yunanistan İşçi Sendikaları Konfederasyonu’nun (GSEE) çağrısıyla artan hayat pahalılığını protesto etmek amacıyla bir günlük genel grev gerçekleştirildi. 16 Nisan’da yüzbinlerce işçi ve emekçi başta Atina...
- Ben Mersin’den, sendikasız bir fabrikada çalışan metal işçisiyim. Yaşamımı devam ettirebilmek için ben de sizler gibi çalışmak zorundayım. Çalıştığım fabrikada birçok sorunla karşı karşıyayız. Bu sorunlar Türkiye’de işçilerin genelinin yaşadığı...
- Türkiye’nin her yerinde pıtrak gibi çoğalan özel okullar, bir süredir ülke gündemine pek çok sorunla birlikte yerleşmiş durumda. 22 yıldır sanayi şehri Bursa’da çalışan bir özel okul öğretmeniyle sektördeki sorunlar üzerine gerçekleştirdiğimiz...
- 7 Martta greve çıkan Lezita işçileri, 17 Martta yürüyüş ve basın açıklaması gerçekleştirdi. Grevlerini sürdüren Lezita işçileri patronun grev kırıcılığına karşı da mücadele ediyor. 18 Martta Ankara’ya yürüyüş başlatan Agrobay işçileri, 21 Martta...
- İktidarın desteğini arkasına alan patronlar işçilerin haklarına pervasızca saldırıyor, işçiler mücadele ediyor. Adıyaman Besni’de Mega Polietilen fabrikasında ücret gaspına karşı başlayan direniş sonuç verdi, işçilerin 2 aylık ücretleri yatırıldı....
- Birleşik Metal-İş Sendikası Gebze 1 No’lu Şubenin örgütlü olduğu Mersen’de işçiler, sendika ve toplu sözleşme hakları için 19 Nisanda greve çıktı. Sendikadan yapılan açıklamada şu sözlere yer verildi: “Fransa sermayeli Mersen’in merkez yöneticileri...
- İşçi Dayanışması’yla tanışmış işçi kardeşlerimiz, gazetemizin kendilerinde yarattığı değişimi çok iyi bilir. UİD-DER ile yolları kesişen her işçi kardeşimizin zihni açılır, doğru bir ifadeyle dünyaya ve her şeye sanki üç boyutlu bir gözlükle bakar...
- Bu dünyaya sadece çalışmak için gelmiş gibiyiz. İşyerinde arkadaşlarımın ağzından sürekli şu sözler dökülüyor: “Ya biz bu dünyaya çalışmak için mi geldik? Evde iş, fabrikada iş… Sürekli bir döngünün içinde dönüp duruyoruz. Neden bu kadar çok...