Buradasınız
“Üç Alıp, Altı Harcıyorum”
İzmir’den UİD-DER’li bir işçi
Geçen gün misafirliğe gittiğim evde baba-oğul arasında geçen konuşmaları dinledim. Baba, “kaç para alıyorsun, ne zaman sorsam hep borçlusun?” diye sordu. Oğul, “üç alıp, altı harcıyorum” diye cevap verdi. Baba, “üç alıyorsun da, altı harcıyorsun. Bu üç nereden geliyor?” diye sordu. Oğul, altı tane kredi kartını gösterdi. “İşte bunlardan alıyorum baba. Üç kredi kartım vardı. Üç tane daha aldım” dedi, biraz sitemli bir şekilde. Kredi kartlarını cüzdanına koyarken, “asgari ücretle geçinebilen var mı? Tanıdığım herkes kredi kartıyla döndürüyor” diye ekledi. Baba, “şimdi sen bana kriz var mı demek istiyorsun? Kriz filan yok. Koca Cumhurbaşkanı her gün söylüyor, ‘kriz yok’ diye. Her yerde iş var. Çalışana iş mi yok? Sen tutmuşsun o fabrikanın götünü. Ne zaman sorsam aynı yerdesin. Ne alıyorsun diye soruyorum. Askerlik ücret” diyor kızgın bir ifadeyle.
Oğul babanın sözünü düzeltiyor. “Askerlik ücreti değil, asgari ücret. Hem senin emekli maaşın neden yüksek?” Baba altına katladığı ayağını, altından çıkartarak ayağa kalktı. “Vallahi sen de vatan hainisin. Şükür verdiğine. Benim emekli aylığım 1900 lira” diyerek oğluna doğru bakıyor. Oğlu, “sen sendikalı olmasaydın, emekli maaşın çok düşük olurdu. Kendin anlatıyordun çocukluğumda, “patronlardan söke söke aldık” diye. Şimdi kalkmış, ‘şükür verdiğine’ diyorsun. O zaman işçiler başkaymış. İstediklerini aldıklarını sen anlatıyordun. Şimdi öyle değil işçiler. Kimse kimseye güvenmiyor” diyor. Araya girip oğula, “bak Sahip amca sendikalı olduğu için emekli maaşı asgari ücretten biraz fazla. Sendikalı olmak önemli, çok önemli” diyorum. Baba “sandıka çok önemli tabi. Allah devlete zeval vermesin” diyor. Oğul, “ya baba, sendikanın devletle ne işi var? Madem devlet veriyor, bizim fabrikaya da sendika getirsin” diyor. “Siz mücadele ederseniz girer sendika” diyorum. Baba hak veriyor. Oğul düşünüyor.
Dinlediklerim çocukluğumda babamın gurbette birinden duyduğu sözlerini hatırlattı bana. Tarih 1965. Babam İstanbul’a çalışmaya gider. Kısa bir süre sonra Singer fabrikasında işe başlar. Köyden genç biriyle karşılaşır fabrikada. Karşılaştığı köylüsünü iş giysilerinin içinde görünce çok şaşırır. Şaşırmasına neden olansa gencin köyün en haylaz, bir işin ucundan tutmayan biri olmasından dolayıdır. “Sen ve çalışmak? Gözümle görmesem inanmazdım” der. Genç işçi, “ağabey yakında sen de öğrenirsin. Bana çalışmayı da, başka şeyleri de öğretiyor arkadaşlar” der. Fabrika içinde işçiler birbirleriyle pek samimi görünmezlermiş. Ama fabrika dışında mahallerinde, gittikleri kahvelerde çok samimi olduklarını fark etmiş. Babam bir süre sonra anlamaya başlar genç köylüsünü değiştiren şeyleri.
Yani o yıllarda işçiler fabrikalarda yalnız patronları zenginleştirmek için çalışmıyorlardı. Aynı zamanda içten içe örgütleniyorlardı. Hatta öyle ki, en sıradan, hatta en vurdumduymaz işçilere bile hem işi, hem örgütlenmeyi öğretiyorlardı. Bugünün işçi kuşakları 1970’lerdeki işçi kuşaklarının deneyimlerini dinlediklerinde, sanki her şey bir anda oluvermiş gibi düşünerek “nasıl olmuş, nasıl başarmışlar? Bugün niye olmuyor?” gibi düşünebiliyorlar. Oysa o dönemin işçi kuşaklarının ayağa kalkması, meydanlara akması öyle bir anda oluvermemişti. Bugün işçilerin kaybettiği haklarını da elinde kalanları da o günlerde mücadele ederek, bedel ödeyerek elde etmiş o günün işçileri.
Evet, bugünlerde zor günlerin içindeyiz. Belki daha da karanlık günler göreceğiz. Ama bilmemiz ve hiç unutmamamız gereken, karanlık günlerde de güzel günler için mücadele edenler hep olmuştur ve hep olacaktır. Ve biz geçmişin o mücadele mirasına sahibiz.
ÖĞÜTLER
- Ekonomik Sorunların Kaynağı Bulundu: İşçi ve Emekçiler!
- Vergiler Patronlardan Kesilsin!
- Soğanı Bile Lüks Hale Getiren Bu Rejim Gitmeli!
- Bakandan Dâhiyane Buluş: Kış Tatili!
- Bizim Yoksulluğumuz, Onların Yalanları Büyüyor
- Nasıl Küçüldük, Kimi Büyüttük?
- Bir İşçi Çocuğunun Gözünden Hayat Pahalılığı
- “2023’ü Beklerken” Neler Oldu?
- Zamlardan Haberi Olmayanlar da Var!
- Enflasyonu Asgari Ücret Zammı mı Arttırıyor?
- Büyüdüğümüzü Hissedebiliyor musunuz?
- Evsiz Kalmak mı Mücadele Etmek mi?
- Ekmeğimizi Büyütmek İçin!
- Haklı Olan Biziz!
- İktidarın Enflasyon Masalı
- Yağa Neden Zincir Vuruluyor?
- Yüksek Elektrik Faturalarına Tepkiler Sokaklara Taştı
- İşten Çıkarma Yasağı Sona Erdi, Saldırılar Başladı!
- Doların Yükselmesi Bizi İlgilendirmez mi Dediniz?
- Maaşlar Eriyor: Bu düzen Değişmeli!
Son Eklenenler
- Siyasi iktidar ve sermaye sınıfı yasa kural tanımadan işçilerin haklarını gasp ediyor. Bu saldırılara işçilerin cevabı ise mücadele etmek, boyun eğmemek oluyor. 7 Martta greve çıkan Lezita işçileri, 17 Martta Manisa Turgutlu’da yürüyüş ve basın...
- İşçilerin mücadele örgütü UİD-DER’in, “Geçmişten Geleceğe Yaşasın 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü” şiarıyla düzenlediği etkinlikler dizisi İstanbul Avrupa Yakası ve Mersin’deki etkinliklerle son buldu.
- Kocaeli İSİG Meclisi ve Eğitim-Sen 1 No’lu Şube, MESEM aracılığıyla öğrencilerin sermaye için çocuk işçi yapılmasına karşı 16 Martta basın açıklaması düzenledi.
- Patronlar iş barışını “patronla işçi arasında uyum, saygı ve güven ortamı” olarak tanımlıyorlar. Peki, patronun işçiyi sömürmesi üzerine kurulu bir sistemde saygıdan, barıştan söz edebilir miyiz? İş barışı söylemini dillerinden düşürmeyen patronlar...
- Malum, Şubat ayını geride bırakıp baharın gelişini müjdeleyen Mart ayına girdik. Fakat içimiz bahar sevinciyle dolmak bir yana daha da kararıyor. Ama bunun tek nedeni hava değil. Atalarımız “Mart kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır” demişler....
- Ücretlerimizin yükseltilmesini talep ettiğimiz her dönemde, biz işçilere “açgözlü”, “nankör” yaftası yapıştırılır. İktidar sahiplerinden tutun da, daha fazla kâr etmek için hayatlarımızı cehenneme çeviren patronlara kadar sermaye sınıfının zihniyeti...
- İşçilerin pek çok sektörde hak gasplarına karşı verdikleri mücadeleler sürüyor. Antep’te bulunan Sayın Tekstil fabrikasında 200’ü aşkın işçinin ek zam talebiyle 9 Martta başlattığı iş bırakma eylemi devam ediyor. 14 Martta sendikaları BİRTEK-SEN’le...
- Toplumun ezenler ve ezilenler olarak ikiye bölündüğü bir sistemde gerçek adalet ve barış olamaz. Ama gerçek adaleti ve barışı isteyenler olur ve onlar ezilen sınıflardır, kadın erkek işçiler ve emekçilerdir. Dünden bugüne Fransa’dan Türkiye’ye...
- Hepimizin bildiği üzere kısa bir süre önce 2023-2025 MESS Grup Toplu İş Sözleşmesi grev aşamasında son buldu. Birden çok fabrikada MESS’e bağlı olsun veya olmasın hareketli süreçler yaşandı. Çünkü alınacak ücret başka fabrikadaki işçilerin alacağı...
- Pek çok işçi kardeşimiz grev ve direnişlerde “biz ekmeğimizin peşindeyiz” derler. Bununla ekmeklerini korumak dışında bir amaçları olmadığını anlatmaya çalışırlar. Fakat kısa zamanda ekmeklerini koruyabilmek için sendikaya üye olma, grev, gösteri,...
- TÜİK’e göre Türkiye’de göreli yoksullaşma da azalıyormuş! Ülkedeki ortalama gelirin yüzde 50’si yoksulluk sınırı olarak kabul edildiğinde 2013 yılında göreli yoksulluk oranı yüzde 15 iken 2023 yılında yüzde 13,9’a düşmüş. Pek çok uzman Cumhuriyet...
- Erzincan İliç’te bulunan siyanürlü altın madeninde meydana gelen faciada 9 madenci kardeşimiz hâlâ göçük altında. Siyanürlü liç yığınının çökmesinin ardından siyanürün yanı sıra çeşitli ağır metaller de suya ve toprağa karıştı. Madenin sahibi yerli-...
- Çalıştığım işyerinde Tuncay isimli bir arkadaşımız var. Tuncay eşinden ayrılmış, çok şeker bir oğlu var, hayatta belki de tek tutunacağı dal o kalmış. Gözlerinde “şişe dibi” diye tabir edilen bir gözlük, ayağının biri topal, iki kulağında da işitme...