Buradasınız
UİD-DER’li Mücadele Arkadaşım, Şahitlik İşini Sormuşsun…
İzmir’den bir işçi
Sütlüce’den kadın işçi kardeşimiz, mektubun elimize ulaştı, UİD-DER aracılığıyla. Binlerce UİD-DER’li gibi ben de mektubunu okudum. Gerek UİD-DER sitesinde, gerekse İşçi Dayanışması gazetesinde çıkan her yazı, her okur mektubu gibi hepimiz için çok kıymetli, çok değerli. Her zerresinde ortak, kolektif emeğimiz var. Tırnaklarla betonu delip toprağa ulaşmak misali koca bir emek yani… İlk işten atıldığın zaman yazdığın mektubu okumuştum. Şahitlik meselesini sorduğun için, önceki mektubunu tekrar okudum. Zihnimde önceden kendimin ve başka işçi arkadaşlarımın işten atılmalarımız, mahkemeler, şahitlik, dayanışma, mücadele ettiğimiz zamanlardaki olumlu ve olumsuz örnekler aynada kendimi görür gibi gelip geçmeye başladılar. Şimdi hem o örneklerden bazılarını paylaşacağım sizlerle. Hem senin sorunu sorduğum üç işçinin verdiği cevapları anlatacağım. Hem de sana da iki çift sözüm ve bir de sorum olacak…
Tarih 1989, bir arkadaşımla birlikte iş “kazası” geçirmiştik. Bu vaka gece meydana geldiği için ve yanımızda hiçbir işçi olmadığı için aylar boyunca da bizden haber alamamışlardı. Götürüldüğümüz özel hastanede ikimizi ayrı ve tek kişilik özel odalara yatırmışlardı. Birbirimizden haberimiz olmamıştı. Eve götürüldükten sonraysa ailelerimizin ziyaretimize gelen arkadaşlarımızı eve dahi sokmadıklarını da aylar sonra “ben kör, kardeşim sakat” misali işyerine birlikte gittiğimizde öğrenmiştik. Ben koltuk değnekleriyle, arkadaşım babasının bisikletten bozarak yaptığı tekerlekli sandalyeyle. Yanımıza gelen her işçi arkadaşımız (iki kişi hariç) kendisini şahit göstermemizi istemişlerdi. O iki kişiye dair de bir açıklama yapayım. İşçiler, o iki kişiye adlarıyla seslenmezlerdi, birine “ispo” (ispiyoncu), diğerine “yağdanlık” derlerdi.
Tarih 1996, İzmir Konak çöp işçileri (bu işçilerin hepsi kadrolu işçiydiler), Konak Meydanında hakları için iş bırakarak direnişe başlamışlardı. Lakin işçiler kocaman Diyarbakır karpuzu gibi ikiye bölünmüştüler. Ama tam ortadan değildi bölünme. Büyük parçaya polis saldırdığında, küçük parça da polisin arka tarafında dururdu. Bu direniş aylarca sürmüştü. Büyük parça, küçük parçaya karşı oldukça hassas yaklaşıyor, dayak yemeyi bile göze alarak, küçük parçadaki işçi arkadaşlarının evlerine, gittikleri kahvelere gidiyordu. Polis küçük parçaya, “bunlar ülkeyi bölmek istiyorlar” gibi aklınıza gelecek her yalanı söylüyordu. Küçük parçada olan ve oldukça radikal milliyetçi gazın etkisindeki bir işçi günün birinde, yine polisin büyük parçaya saldırdığı bir anda, küçük parçanın arasından öne çıkarak “gardaşlar, itlik günü değil, yiğitlik günü. Haklarımızı elimizden almak istiyorlar. Bizim yerimiz, işçi gardaşlarımızın yanıdır. Yürüyün” diyerek işçileri birleştirmişti. O gün toplu olarak direnen işçilere dayanışma ziyaretine gitmiştik. Kendi gözlerimizle şahitlik etmiştik o işçinin çıkışına.
Senin sorunu sorduğum 3 işçinin verdiği cevaplara gelirsek.
Birinci işçi kardeşim oldukça iyi niyetli bir işçidir:
“Valla ağabeyciğim biliyorsun aynı işyerinde çalışırken kaç işçiye şahitlik ettim. O zaman sendikalıydık. Herkes birbirine sahip çıkıyordu. Çok güzeldi o günlerimiz. Şimdi biri ‘benim şahidim ol’ dese, ‘kredi borcu olmayan iki arkadaşı bul. Eğer bulamazsan, beni yazdır. İmar barışı için kredi çektim. Durumumu biliyorsun’ derim” dedi.
İkinci işçi karşı komşum Fatma abla, fabrika işçisi, vardiyalı çalışıyor. Minik kızıyla baş başa kaldıklarında ana-kızın mutluluğu anlatılmaz. Fatma abla balkonda minik kızını seviyor. Ama ne sevme… “Yavruuum, datlı, ballı gırlangıcım, gara guzum, bakıve aşarıya, buban seni dondurma alıvemiş, muz bilen alıvemiş. Geleyooo, gı, buban geleyoo. Goş, gı goş da gapıyı açıaçıve bubanaaa” diye çığırtısı tüm sitede yankılanıyor. Onların o mutlu anlarını keyifle dinliyorum. İşçiler küçücük şeylerle bile nasıl mutlu olabiliyor diye düşünüyorum. Bekliyorum. Kocası da geliyor balkona. Selamlaşıyoruz.
Karı-kocaya soruyorum şahitlik mevzunu.
Mehmet: “Ben bubama bilen şahid oluvemem. Ben işten atılıvediğimde bene, yimi senelik agedeşim bilen şahit oluvemedi. Ben oluvemem abey. Yeminliyin şahid olman. Yeminimi bozuvesem bilen, nah evin gredi borçları ne oluvercek? Emme bizim bu deli, şahide de olu, goşturu, goşturu da gide. Ülen garı, abey işden atılıveren agedeşine şahid oluverin mi deyi soruyorunu” diyerek Fatma ablaya sesleniyor. Fatma abla malum mutfakta, yemek hazırlama derdinde. Minik Ceyda önde anası arkada balkona geldiler, bağrış, çağrış. Mehmet sorusunu yineledi.
Fatma abla: “Abey sen bizim Mehmedin deyivediğine bakıveme. Bene seven, bene şahidlik edivecek agedeşlerime ben de şahid oluverim. Gısganc, gendini düşünüverenler de şahid, mahid oluvemem. Hüsen (Hüseyin) abeye şahid oluvedim, Ümmü’ye şahid oluvedim. Emme Evkan’a şahid oluvemedin. O gaç insanın ekmeynen oynayıvedi, sen biliyon mu Mehmed? Ya. Gomuşna duzak gurasan, unuduverin, gendin düşüverin guyuya…” dedi hınçla.
Şimdi geliverelim sana söyleyeceğim ve soracaklarıma…
Mektubunda da belirtmişsin, UİD-DER’li bir işçi arkadaşın olduğunu. UİD-DER’li işçi arkadaşın seninle tanışmıştır. Ardı sıra senin gözlerinin önündeki perdeyi şöyle bir sağa sola çekiştirmiştir. UİD-DER’li, yani örgütlü işçi, sınıf bilincinin aşısını almıştır. Kendisi de bir zamanlar aynı senin durumundaydı. Karanlık bir mağarada, yüzü mağaranın karanlık içine dönüktü. Başını çevirip ışığın tarafına bakmaya korkuyordu. Ama UİD-DER’li bir işçi, kendisinin yüzünü güneşe dönmesi için ısrar ve inatla uğraştı. İğne deliği kadar da olsa bir giriş kanalı buldu evvela. Sonrası malum. O da kendisine verilen emeğin kıymetini bildi. Seni de UİD-DER’li örgütlü bir yaşamın parçası yapmaya çalıştı. Anladın sen onu! Sen de, sana verilen emeği başkalarına verdiğinde, bir işçi daha karanlık kuyudan gün ışığına yolculuğa çıkmış olacak.
UİD-DER’li örgütlü bir işçi olmasaydın hâlâ o mağarada, ışığın nasıl güzel, aydınlığın ne muhteşem bir şey olduğunu bilemeyecektin.
Kırk Ayaklı Karınca
Yükselen Doların Faturasını Kim Ödüyor?
- Emekliler “AÇIZ” Diyor, Onları Kim Duyuyor?
- Geleceğimizi Kurmak İçin Birliğimizi Büyütelim
- “Asıl Haber Biziz Be Abla”
- Sağlık Çalışanlarına Sağlıksız Yemekler
- Sorunlar Mücadeleyle Çözülür
- İşyerinde “Paralı Eğitim!”
- Onların İnsafına Bırakmayalım!
- “Sana Ceza Veriyorum Tayfun!”
- Emekli Maaşı Ne Zaman Ödenecek?
- “Çalışanlarımıza Rapor Vermeyin!”
- “Kırtasiye Ürünleri İkinci Ele Düştü”
- Örgütlü Olmak ve Toplu İş Sözleşmeleri
- Alo 170: Yanlış Numara Çevirdiniz!
- Turgut Özal, Gökova Santrali ve Sonrası
- TÜİK Kimin Hizmetinde?
- Emekliler Sendika Kuramazmış!
- Sorumluluk Almadan Kazanım Elde Edemeyiz
- Topluma Fildişi Kulelerden Bakmak
- Mücadele Edenler Mutlaka Kazanır!
- “Geçmiş Olsun” Yerine “Rapor Almayın”
Son Eklenenler
- 1 Mayıs’a sayılı günler kaldı ve biz emekçi kadınlar böylesine anlamlı bir güne hep birlikte hazırlanmak üzere yan yana geldik. Sınıfımızın birlik, dayanışma ve mücadele günü için UİD-DER’de birleştik. Hep birlikte coşkulandık, umutla dolduk. 1...
- Bir haykırış duyuldu derinden/ Sanırsın dağlar kalktı yerinden/ Mahalleden, fabrika köşelerinden/ Ayağa kalktı yürüyor işçi/ Yürüyor işçi, yürüyor işçi!
- Her işçinin hayalidir bir gün emekli olmak, hayatının kalan kısmında çalışmadan mutlu mesut yaşamak ve kendini güvende hissetmek… Bunun için sigortalı bir işte çalışmaya, SGK primlerimizin gerçek ücretimiz üzerinden ödenmesine dikkat ederiz. İşe ilk...
- Geçenlerde manava yolum düştü, eve bir iki parça şey alayım diye uğradım. Alışveriş bitti, tam para ödeme esnasında 17 yaşlarında bir genç gelerek kasadaki kişinin kulağına bir şeyler fısıldadı. O ise kafasını sallayarak “tamam tamam al” dedi. Genç...
- Ramazan bayramı boyunca, insanlar birbirlerine temenni mesajları attı. Sevdiklerine onların mutluluklarını içeren dilekler ilettiler. Sevdikleri kişilerin kötü günler görmemesini, her türlü beladan ve kazadan uzak olmasını, açlık ve yoksulluk...
- Merhaba arkadaşlar, işçi sınıfının uluslararası birlik, mücadele ve dayanışma günü 1 Mayıs yaklaşıyor. Bu sömürü düzeni kapitalizm dünya işçi sınıfının hayatını alt üst edip zindana çeviriyor. Dolayısıyla her 1 Mayıs’ın biz emekçiler için ayrı bir...
- Siyasi iktidarın ve sermaye sınıfının saldırıları arttıkça işçi ve emekçilerin çalışma ve yaşam koşulları kötüleşiyor, iş cinayetleri sürüyor. Bu koşullarda düşük ücretlere, sendikal baskılara, ağırlaşan çalışma koşullarına karşı pek çok sektörde...
- İşçi Sınıfının Uluslararası Birlik, Mücadele ve Dayanışma Günü 1 Mayıs yaklaşırken UİD-DER temsilciliklerinde “Sermayenin ve İktidarın Saldırılarına Karşı 1 Mayıs Ruhuyla Mücadeleye!” başlıklı etkinlikler gerçekleştirildi. 20-21 Nisanda...
- Son yıllarda mülteci, göçmen, sığınmacı ve yabancı sözlerini çok duyduk, duymaya da devam edeceğiz. Nedeni dünya üzerindeki 8 milyar insanın neredeyse 300 milyonunun, doğup büyüdükleri, yaşadıkları topraklardan kaçmak zorunda kalmalarıdır. Ve...
- Yunanistan’da en büyük işçi sendikası olan Yunanistan İşçi Sendikaları Konfederasyonu’nun (GSEE) çağrısıyla artan hayat pahalılığını protesto etmek amacıyla bir günlük genel grev gerçekleştirildi. 16 Nisan’da yüzbinlerce işçi ve emekçi başta Atina...
- Ben Mersin’den, sendikasız bir fabrikada çalışan metal işçisiyim. Yaşamımı devam ettirebilmek için ben de sizler gibi çalışmak zorundayım. Çalıştığım fabrikada birçok sorunla karşı karşıyayız. Bu sorunlar Türkiye’de işçilerin genelinin yaşadığı...
- Türkiye’nin her yerinde pıtrak gibi çoğalan özel okullar, bir süredir ülke gündemine pek çok sorunla birlikte yerleşmiş durumda. 22 yıldır sanayi şehri Bursa’da çalışan bir özel okul öğretmeniyle sektördeki sorunlar üzerine gerçekleştirdiğimiz...
- 7 Martta greve çıkan Lezita işçileri, 17 Martta yürüyüş ve basın açıklaması gerçekleştirdi. Grevlerini sürdüren Lezita işçileri patronun grev kırıcılığına karşı da mücadele ediyor. 18 Martta Ankara’ya yürüyüş başlatan Agrobay işçileri, 21 Martta...