Buradasınız
Yaşanması Gereken Bir Heyecan!
Esenyurt’tan bir lise öğrencisi
1 Mayıs... Adını bile duymak insanı heyecanlandıran gün, yeri göğü inleten, patronların o koltuklarına korkudan gömüldükleri gün işte...
Ben bir öğrenciyim yani işçi sınıfının yanında olması gereken bir kişiyim. Birçok öğrenci arkadaşım gibi. Tam iki hafta vardı 1 Mayıs’a ve beni yanımda gelecek olan arkadaşlarımla birlikte çok güzel bir heyecan kaplamıştı. İçimiz içimize sığmıyordu. İlk 1 Mayısımız olmasına rağmen bazı insanların yaşadığı korkuyu hiç yaşamadım, çünkü yanımda UİD-DER vardı. İnsana büyük bir güven veren yer. Yaşadığım heyecanı arkadaşlarımla paylaşmak istiyordum, onları da 1 Mayıs’a davet etmeye başlamıştım. Sonra bir Pazar günü derneğe şenliğe katıldım, oradaki görevliler konuşmalar yaptı. Bu konuşmalar beni çok etkiledi. Sonra önceki 1 Mayıs’a ait görüntüler izlendi, o görüntülerde, küçük çocuklar, yaşlı teyzeler, amcalar da vardı. Kendi kendime “yazık bana” dedim. Bu yaşıma kadar nasıl gitmemiştim 1 Mayıslara. Ama anladım ki bu sistem beni de korkutmuştu belli ki. Televizyonlarda gösterilen 1 Mayısa ait görüntüler hep kavga dövüştü, bunlar beni de etkilemiş ve 1 Mayıs’a gitmemi engellemişti. Ama o Pazar günü anlamıştım öyle olmadığını.
Bir hafta kalmıştı o büyük güne. Bir yandan da oradaki insanlarda büyük bir heyecan vardı. Şarkılarla, marşlarla bu heyecanlarını dile getiriyorlardı. Kalbim duracak gibi oluyordu heyecandan.
Ve son gece gözlerim uykusuzluktan şişmiş fakat hiç uyumamıştım. O gece sabırla sabahı bekledim ve güneş artık işçi sınıfı ve bizim gibi düşünen arkadaşlar için doğmuştu. Biz de onu daha da parlatmak için Taksim’e gidiyorduk kol kola. Oraya adım attığımda süper bir görüntü vardı. Herkes kol kolaydı. Hep bir ağızdan marşlar söyleniyordu, halaylar çekiliyordu, herkes gülüyordu, zafere bir adım daha atılmıştı. UİD-DER’le de gurur duyuyordum çok büyük bir kalabalık oluşturmuştu. Geçen yıla göre kendi kitlesini ikiye katlamıştı bu sene. Ben bu kadar büyük bir kalabalık beklemiyordum aslında ama gördüğümde çok mutlu oldum, fakat bunu patronlar için söyleyemeyeceğim. Kim bilir onlar ne kadar “mutlu” oldular!
Ve artık ölene kadar her 1 Mayıs’ta orada olacağım, yanımda kattığım arkadaşlarımla 2011 1 Mayısını heyecanla ve büyük bir coşkuyla beklemeye başladım ve benim gibi herkesin bu heyecanı hep yaşamasını istiyorum.
ONLAR
Son Eklenenler
- Siyasi iktidar ve sermaye sınıfı yasa kural tanımadan işçilerin haklarını gasp ediyor. Bu saldırılara işçilerin cevabı ise mücadele etmek, boyun eğmemek oluyor. 7 Martta greve çıkan Lezita işçileri, 17 Martta Manisa Turgutlu’da yürüyüş ve basın...
- İşçilerin mücadele örgütü UİD-DER’in, “Geçmişten Geleceğe Yaşasın 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü” şiarıyla düzenlediği etkinlikler dizisi İstanbul Avrupa Yakası ve Mersin’deki etkinliklerle son buldu.
- Kocaeli İSİG Meclisi ve Eğitim-Sen 1 No’lu Şube, MESEM aracılığıyla öğrencilerin sermaye için çocuk işçi yapılmasına karşı 16 Martta basın açıklaması düzenledi.
- Patronlar iş barışını “patronla işçi arasında uyum, saygı ve güven ortamı” olarak tanımlıyorlar. Peki, patronun işçiyi sömürmesi üzerine kurulu bir sistemde saygıdan, barıştan söz edebilir miyiz? İş barışı söylemini dillerinden düşürmeyen patronlar...
- Malum, Şubat ayını geride bırakıp baharın gelişini müjdeleyen Mart ayına girdik. Fakat içimiz bahar sevinciyle dolmak bir yana daha da kararıyor. Ama bunun tek nedeni hava değil. Atalarımız “Mart kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır” demişler....
- Ücretlerimizin yükseltilmesini talep ettiğimiz her dönemde, biz işçilere “açgözlü”, “nankör” yaftası yapıştırılır. İktidar sahiplerinden tutun da, daha fazla kâr etmek için hayatlarımızı cehenneme çeviren patronlara kadar sermaye sınıfının zihniyeti...
- İşçilerin pek çok sektörde hak gasplarına karşı verdikleri mücadeleler sürüyor. Antep’te bulunan Sayın Tekstil fabrikasında 200’ü aşkın işçinin ek zam talebiyle 9 Martta başlattığı iş bırakma eylemi devam ediyor. 14 Martta sendikaları BİRTEK-SEN’le...
- Toplumun ezenler ve ezilenler olarak ikiye bölündüğü bir sistemde gerçek adalet ve barış olamaz. Ama gerçek adaleti ve barışı isteyenler olur ve onlar ezilen sınıflardır, kadın erkek işçiler ve emekçilerdir. Dünden bugüne Fransa’dan Türkiye’ye...
- Hepimizin bildiği üzere kısa bir süre önce 2023-2025 MESS Grup Toplu İş Sözleşmesi grev aşamasında son buldu. Birden çok fabrikada MESS’e bağlı olsun veya olmasın hareketli süreçler yaşandı. Çünkü alınacak ücret başka fabrikadaki işçilerin alacağı...
- Pek çok işçi kardeşimiz grev ve direnişlerde “biz ekmeğimizin peşindeyiz” derler. Bununla ekmeklerini korumak dışında bir amaçları olmadığını anlatmaya çalışırlar. Fakat kısa zamanda ekmeklerini koruyabilmek için sendikaya üye olma, grev, gösteri,...
- TÜİK’e göre Türkiye’de göreli yoksullaşma da azalıyormuş! Ülkedeki ortalama gelirin yüzde 50’si yoksulluk sınırı olarak kabul edildiğinde 2013 yılında göreli yoksulluk oranı yüzde 15 iken 2023 yılında yüzde 13,9’a düşmüş. Pek çok uzman Cumhuriyet...
- Erzincan İliç’te bulunan siyanürlü altın madeninde meydana gelen faciada 9 madenci kardeşimiz hâlâ göçük altında. Siyanürlü liç yığınının çökmesinin ardından siyanürün yanı sıra çeşitli ağır metaller de suya ve toprağa karıştı. Madenin sahibi yerli-...
- Çalıştığım işyerinde Tuncay isimli bir arkadaşımız var. Tuncay eşinden ayrılmış, çok şeker bir oğlu var, hayatta belki de tek tutunacağı dal o kalmış. Gözlerinde “şişe dibi” diye tabir edilen bir gözlük, ayağının biri topal, iki kulağında da işitme...