Buradasınız
Çocuklar Öldürülmesin Şeker de Yiyebilsinler
Leyla, Eylül, Ufuk, Yusuf, Salih, Evrim… Evlatlarımız, bakmaya kıyamadığımız o melek yüzler… Şimdi onlardan geriye yalnızca masum gülümsemeleriyle, ışıl ışıl gözleriyle bize baktıkları resimler kaldı. O resimler eskiyecek ama evlatlarımız büyüyemeyecekler.
Oysa evlatlarımız büyüyebilmeli, sağlıklı ve mutlu bir yaşam sürebilmeliler. Bizi o güzel gülümsemeleri, şen şakrak kahkahaları sarıp sarmalamalı, acıları değil! Ama evlatlarımız kayıp, evlatlarımız kirli ellerin kurbanı, evlatlarımız direk diplerine gömülmüş ölü… Yüreklerimiz acı ve öfke dolu!
Nasıl oluyor da daha 4 yaşında, 6 yaşında, 8 yaşında evlatlarımıza bunları yapan insanlar çıkıyor? Nasıl oluyor da toplum bu hale geliyor?
Elbette bu caniliği yapanlara öfkeliyiz, elbette suçlarının cezasız kalmasını istemiyoruz. Ama kardeşler, suçluları nasıl cezalandıracağımızdan önce evlatlarımızı nasıl koruyabileceğimizi düşünmeliyiz ve sorunun gerçek kaynağını anlamaya odaklanmalıyız. Başka türlü gerçek bir çözüm bulmamız, toplumun içinden böyle suçlar, böyle suçlular çıkmasını engellememiz mümkün olmaz.
Sorunun en temel kaynağı içinde yaşadığımız toplumun insanı insandan ayıran, birini köle birini efendi yapan, insanı insanın kurdu haline getiren, çürüten sömürü düzenidir. Bu düzende para bütün değerlerden üstündür. Düşünebiliyor musunuz, insanlar birbirini öldürsün diye silah da üretiliyor, çürüsünler diye uyuşturucu da çocuk pornosu da! Hem de belki de ekmekten ve kitaptan daha çok. İnsanların gerçek ihtiyaçları bu düzenin efendilerinin umurunda bile değil. İnsanlar daha çok paraya sahip olsun, durmadan satın alsın, tüketsin diye kışkırtılıyor. Tatminsizleştiriliyor. Kendisi gibi olana değil, zengine özenmesi, saygı duyması sağlanıyor. O zenginliğin kaynağı önemsenmiyor. İnsanlar açgözlü, bencil, duyarsız, kıskanç ve kindar yapılmak isteniyor. Yani toplum bir bütün olarak zehirleniyor. İşte böyle bir toplumdan katil de çıkıyor cani de! Ve toplumu bu hale getiren sermaye sahibi egemenler kendileri tertemizmiş gibi sıyrılıveriyorlar işin içinden.
Medyaya yansıyan haberlerle hepimiz büyük bir korkuya kapıldık. Bizim de evlatlarımızın başına bir şey gelecek diye tedirgin olduk. Kimselere güvenemez olduk, anneler, babalar, çocuklar olarak psikolojimiz bozuldu. Ama hiç kimseler gerçek bir çözüm yolu sunmadı. Bilelim ki korkunun esir aldığı bir insan ya da toplum doğru düşünemez, gerçek çözümler üretemez. Zaten amaç da bu: Bir korku toplumu yaratmak ve insanların gerçekleri görmesini engellemek! Evlatlarımız bu düzenin egemenlerinin umurunda bile değil!
Uzun yıllardır çocuk istismarı ve kadına şiddet gibi konularda çalışma yapan dernekler baskı altında tutuldu, bazısı OHAL bahanesiyle kapatıldı. Bazı vakıflarda çocukların istismar edildiği ortaya çıktığında hükümetin sözcüleri “münferit olaylar” dedi, o vakıflara yardımlar, arazi ve bina tahsisleri yapıldı. Bir hastanedeki hamile çocuklar konusunu açığa çıkaran hemşire işten atıldı, cezalandırıldı, asıl sorumlular korundu. Sözde din âlimleri küçücük çocukların cinsel istek uyandırabileceğini, evlenebileceğini ileri sürdü. Mahkemeler tecavüzcülere, kadın katillerine “iyi hal” indirimleri uyguladı. Tecavüzcünün tecavüz ettiği kadınla evlenmesi halinde cezasız kalmasını sağlayacak bir yasa çıkarılmak istendi. Toplumda körüklenen ayrışma, kutuplaşma şiddeti besledi, toplumun dezavantajlı kesimleri, kadınlar, çocuklar bu şiddet iklimine kurban edildi.
Kimyasal hadım ve idam gibi yöntemleri gündeme getiren iktidar ve medya, toplumdaki korkuyu kışkırtıyor, asıl çözümün üzerini örtüyor. Tecavüzcüleri, çocuk istismarcılarını, canileri üreten bu düzenin sorgulanmasının önüne geçmek istiyorlar. Örgütlenmesi ve dayanışma içinde çözüm üretmesi gereken yoksul emekçi insanların önüne başka hedefler konuyor. İdam meşrulaştırılmak isteniyor.
Kardeşler, egemenlerin tuzaklarına, insanı insana düşüren, komşuyu komşuya yabancılaştıran yalanlarına kapılmayalım. Susmaya, korkmaya, güvensizliğe değil cesur olmaya, haksızlıkları görmeye ve ses çıkarmaya alışalım, çocuklarımıza bunu öğretelim. Dayanışma içinde birbirlerine güvenmeyi ve birbirlerini korumayı öğretelim.
Kırk Ayaklı Karınca
- Yaşıyoruz Sanıyoruz
- Her İşyerine, Her Mahalleye Kreş İstiyoruz!
- UİD-DER’de Bir Kez Daha 8 Mart Coşkusu
- Dünden Bugüne Barış ve Adalet Özlemimiz İçin
- Mücadelenin Adıdır Kadın
- Ekmeğe Zam Yapılırsa
- UİD-DER’de 8 Mart Etkinlikleri: Geçmişten Geleceğe Yaşasın 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü!
- Mücadelemizin Sembolü 8 Mart
- Emekçi Kadınlarız, 8 Mart Ruhuyla Birleşiyoruz!
- Bir Ana ile Tanışmak…
- Emekçi Kadınlar Savaşı Durdurmak İstiyor Ama Nasıl!
- Boyun Eğmek mi Birlikte Karşı Durmak mı?
- Bir Şey Yapmalı! Ama Ne?
- Emekçi Kadınlar Savaşa Karşı Durabilir
- Genç Rosalar Olup Mücadeleyi Büyütmeliyiz
- Değişim Küçük Adımlarımızla Başlar
- Direnen Haliç ve Bizim Direnişimiz
- Annelik Kursağımızda Kalmasın, Bu Düzeni Değiştirelim!
- MESS Sözleşmesi ve Emekçi Kadınlar: Ne Düşünüyoruz? Nasıl Düşünmeliyiz? /2
- MESS Sözleşmesi ve Emekçi Kadınlar: Ne Düşünüyoruz? Nasıl Düşünmeliyiz? /1
- Her İşyerine, Her Mahalleye Kreş İstiyoruz!
- Hayat Pahalı Ama Hayatımız Çok Ucuz!
- “Neyin Yoksa Ondan Sakın Vazgeçme Oğlum”
- Yarına Gidenler, Yarınlar İçin Mücadele Edenler
- Büyüyen Yoksulluk ve Sosyal Yardımlar
- Rakamların Ardına Gizlenen Gerçekler
- Sermayenin ve İktidarın Saldırılarını Püskürtmek İçin 1 Mayıs Ruhuyla Birleşelim
- İşçi Dayanışması 192. Sayı Çıktı!
- Bumerang Geri Döner!
- Engelli Koşu ve Örgütlülük
- “İş Barışı” mı Hak Arayışı mı?
- Dünden Bugüne Barış ve Adalet Özlemimiz İçin
- Yoksulluk Azaldı mı?
- Sermayenin Saldırılarına Karşı Birliğimizi Örgütleyelim!
- İşçi Dayanışması 191. Sayı Çıktı!
- Bir Ana ile Tanışmak…
- Sağlığımızı Mucizelerle Değil Birliğimizle Koruyabiliriz
- Koca Yusuf’tan Köroğlu’na, Onlardan Bize Kalan
- MESS Sözleşmesinden Çıkardığımız Bir Ders Var
- Patron Haklı mı?
Son Eklenenler
- Birleşik Metal-İş Sendikası Gebze 1 No’lu Şubenin örgütlü olduğu Mersen’de işçiler, sendika ve toplu sözleşme hakları için 19 Nisanda greve çıktı. Sendikadan yapılan açıklamada şu sözlere yer verildi: “Fransa sermayeli Mersen’in merkez yöneticileri...
- İşçi Dayanışması’yla tanışmış işçi kardeşlerimiz, gazetemizin kendilerinde yarattığı değişimi çok iyi bilir. UİD-DER ile yolları kesişen her işçi kardeşimizin zihni açılır, doğru bir ifadeyle dünyaya ve her şeye sanki üç boyutlu bir gözlükle bakar...
- Bu dünyaya sadece çalışmak için gelmiş gibiyiz. İşyerinde arkadaşlarımın ağzından sürekli şu sözler dökülüyor: “Ya biz bu dünyaya çalışmak için mi geldik? Evde iş, fabrikada iş… Sürekli bir döngünün içinde dönüp duruyoruz. Neden bu kadar çok...
- Türkiye’de seçimler öncesinde çok sayıda emekli eylemi gerçekleşti. Emeklilerin yaşadığı sorunların sandığa yansıyarak yerel seçimleri etkilediği herkesin malumu… Sorunlarımız bitmedi ve seçim sonrasında da emekliler olarak taleplerimizi haykırmaya...
- Merhaba dostlar; bizler İstanbul’dan bir grup öğretmeniz. 1 Mayıs’a yaklaşırken duygularımızı siz işçi kardeşlerimizle paylaşmak istedik. Öncelikle her sene olduğu gibi bu sene de 1 Mayıs coşkusunu haftalar, aylar öncesinden hissetmeye başladık. O...
- Öz Gıda-İş Sendikasında örgütlü işçilerin 7 Marttan beri grevde olduğu Abalıoğlu Lezita fabrikasında 16 Nisanda jandarma işçileri ve sendikacıları darp etti ve ters kelepçeyle gözaltına aldı. Yaralanan 8 işçi hastaneye kaldırıldı. İzmir Kemalpaşa’da...
- 17 Nisan Sağlıkta Şiddete Karşı Mücadele Günü kapsamında Türkiye’nin pek çok kentinde sağlık emekçileri basın açıklamaları gerçekleştirdi. 12 yıl önce Gaziantep’te görev sırasında katledilen Dr. Ersin Arslan ve sağlıkta şiddet sonucu yaşamını...
- Bursa’da faaliyet gösteren Durak Tekstil’de 6 işçi Öz İplik-İş Sendikasına üye oldukları için işten atılmış ve fabrika önünde direnişe geçmişlerdi. 6 Şubattan itibaren direnişlerine kararlı bir şekilde devam eden Durak Tekstil işçileriyle dayanışma...
- Sermaye sınıfı ve iktidar bizi bir birey, bir insan olarak değil sadece ucuz işgücü kaynağı olarak görüyor. Çok çocuk doğurmamızı, gelecek işçi kuşaklarını yetiştirmemizi beklerken, kadın istihdamını teşvik ettiklerini söylerken, doğum ve emzirme...
- Adıyaman’ın Besni ilçesinde bulunan Mega Polietilen fabrikasında 2 aylık ücretleri gasp edilen işçiler 8 Nisanda iş bırakarak direnişe başladı. 15 Nisanda BİRTEK-SEN’in çağrısıyla fabrika önünde bir dayanışma eylemi yapıldı. 5 Nisandan bu yana...
- İşçi sınıfının 8 saatlik işgünü için mücadelesinden doğan 1 Mayıs’ın 138 yıllık bir tarihi var. Kuşaklar boyunca kadın ve erkek işçiler işgününü 8 saate indirmek için mücadele ettiler ama bu mücadele işgününün kısaltılması talebiyle sınırlı kalmadı...
- Hepimiz artan hayat pahalılığından şikâyet ediyoruz. Geçimimizi sağlamakta, ay sonunu getirmekte zorlanıyoruz. Çarşı-pazarda, marketlerde hep aynı sohbeti yapıyor, aynı dertten yakınıyoruz: Hayat çok pahalı! Çoğumuz için tatil yapmak, hafta sonu...
- İsrail’in Gazze’ye saldırıları altıncı ayını geride bırakırken altı aydır meydanları dolduran İngiltereli işçi ve emekçiler “acil ve kalıcı ateşkes” ve “İsrail’e silah satışının sonlandırılması” talepleriyle bir kez daha meydanlara çıktı. 13 Nisanda...