Geçen gün saat 12.30’da telefonum çaldı. Arayan arkadaş “Tuzla Deri Sanayi’de Kampana Deri fabrikasından iki kadın işçi işten atılmış. Fabrikanın önünde direnişteler. Ben işten atılan işçilerin yanındayım. Yemek molasına çıkan birçok fabrikadan işçi burada, uygunsan sen de gel” dedi. Kısa bir süre sonra fabrikanın önündeki direnişçi işçilerin yanına gittim.
Direnişçi kadın işçiler yalnız değillerdi. Kadın işçilerden birinin annesi, babası ve desteğe gelen iki işçi de oradaydı. Kadın işçiler 8-9 kişinin oturabileceği tahta bank bulmuşlar. Bankları hemen fabrikanın giriş kapısının kenarına koymuşlar. Duvarın dibinde piknik tüpünün üzerindeki taze demlenmiş çayın kokusunu rüzgâr sağa sola dağıtıyor. Direnişçi işçilerle, onları yalnız bırakmayan yakınlarıyla ve diğer işçilerle tek tek tokalaştıktan sonra yanlarına oturdum. Civar fabrikalardan işçiler öğlen yemeği molasını sınıf kardeşlerinin yanında geçirmişler. 10 kişiye yetecek kadar yemek getirmişler. Ben gittiğimde yemekler yeniyor, çaylar içiliyordu. Fabrika içerisinden gelip geçen işçiler direnişçi işçilere uzaktan gülerek selam veriyorlardı. Benim yanlarına gidişimle yarım kalan sohbet devam etti.
Direnişçi işçinin babası “ben kızımın verdiği haklı mücadeleyi sonuna kadar destekliyorum” dedi. O sırada fabrikanın sürgülü giriş kapısı dikkatimi çekti. Kapı açılıp kapanırken trenin tünelden geçmesi gibi gürültü çıkarıyordu. Kapı yıllardır açılıp kapatılmadığı için öyle paslanmış ki, bekçinin yardımıyla zar zor açılıyordu. Bekçi de bizden tarafa biraz da utanarak göz ucuyla bakıyordu. Benim kapıya ve bekçiye dikkatli baktığımı gören direnişçi işçilerden biri, “Biz direnişe çıkana kadar bu giriş kapısı açılıp kapanmazdı. Zaten fabrikada bekçi de yoktu. Dün işe başlamış. Sayemizde bir işçi işsizlikten kurtuldu” diyerek tebessüm etti.
Fabrika yol kenarında. Gelip geçen araçların çoğu korna çalarak işçilerin direnişini destekliyor. Bir deri fabrikasından işçi tulumlarıyla iki işçi geldi. Yükleme olduğu için yemeğe geç çıkmışlar. İşçiler kalabalık olarak direniş yerine geldiğinde onlar çalışıyormuş. “Patronlar işçilerin sendikalı olmasına tahammül edemiyor. İşçileri işten atıyor. Ama yeteri kadar destek gelmiyor” dediler. Ben de eski bir deri işçisi olarak yaşadıklarımı anlattım. “Bugün işçiler büyük oranda örgütsüz olduğu için yeteri kadar destek gelmiyor. Ama burada gördüğüm tablo işçilerin birbirlerine karşı bir güvenleri olduğunu gösteriyor. İşçiler örgütlenmeye başlamışsa adımlar küçük olsa da devamı gelir. Biz eskiden bir işçi atıldığında silsile halinde bir ıslıkla bütün deri fabrikalarında şalterleri indiriyorduk” dedim.
Benim artık direniş yerinden ayrılma zamanım gelmişti. Direnişçi işçiler biz kalkmadan direniş güncelerine duygu ve düşüncelerimi yazmamı istediler. Ben de birkaç satırla şunları yazdım: “Bugün 24 Mart 2011. Kampana Deri fabrikasından işten atılan iki kadın işçi direnişteler. Patronlar, hakları için mücadele eden işçileri işten atıyor. Kadın işçiler mücadelede hep ön saflarda yerlerini aldılar. İşçilerin mücadelesi büyüyecek, patronlar işçilerin taleplerine boyun eğecek!”