
Muhafazakâr Parti ile Liberal Partinin oluşturdukları koalisyon hükümetinin kamu harcamalarında daha fazla kesintiye gidilmesi yönündeki politikalarına karşı çıkan yüz binlerce işçi, 26 Mart Cumartesi günü, “Alternatif İçin Yürüyüş” sloganıyla, Londra’da dev bir miting gerçekleştirdi. Yaklaşık 400 bin işçinin katıldığı protesto gösterisi, 2003 yılında Irak Savaşına karşı gerçekleştirilen kitlesel gösterilerden bu yana görülen en kalabalık miting oldu. Öğretmenlerin, sağlık çalışanlarının, belediye işçilerinin, çeşitli sektörlerden diğer kamu çalışanlarının, emeklilerin ve öğrencilerin katıldığı eylemde, hükümetin kesinti programına karşı pankartlar ve dövizler taşıyan eylemciler mitingin gerçekleştirileceği Hyde Park’a yürüdüler.
Yürüyüşün karnaval havasında geçmesi için büyük bir çaba harcayan sendikacılar, kitlelerin öfkesini olabildiğince bastırma ve muhalefetteki İşçi Partisine puan toplama peşindeydiler. Nitekim yürüyüşe bu partiden pek çok milletvekili katıldı. Bu burjuva politikacılar, sanki iktidarda bulundukları yıllar boyunca benzer politikaları izleyenler kendileri değilmiş gibi, mevcut iktidarı suçladılar ve işçi sınıfını bir kez daha kandırmaya çalıştılar.
İşçi Partisi’nin yıllar boyu uyguladığı neoliberal politikalar, şimdi yeni hükümet tarafından daha dizginsiz bir şekilde hayata geçiriliyor. 2010 Mayısında göreve gelen koalisyon hükümeti, beş yıl içinde kamuda 81 milyar sterlinlik (131 milyar dolar) kesinti yapacağını duyurmuştu. Şimdi bu plan adım adım uygulanıyor. Plan sonucunda 300 bin kamu çalışanı işsiz kalacak, ücretler dondurulacak, eğitim ve sağlık başta olmak üzere tüm kamu hizmetlerinde personel eksikliği ve bütçe yetersizliği nedeniyle mevcut durumdan çok daha büyük bir kötüleşme yaşanacak.
İngiltere’de işsizlik tarihsel rekorlar kırarken buna enflasyon da eşlik ediyor ve işçi sınıfının yaşam koşulları her geçen gün ağırlaşıyor. Ayrıca vergilerin arttırılması ve sosyal hakların budanması sonucunda işçilerin gelirleri de sürekli düşüyor. Buna en büyük tepki doğal olarak gençlerden geliyor. Saldırı politikalarına öfke duyan gençler, kent merkezindeki bazı bankaların ve mağazaların camlarını kırarken, sermaye medyası her zaman olduğu gibi bu sefer de bunları “terörist eylemler” olarak yansıttı. Tıpkı isyan eden Arap halklarının diktatörler ve düzen güçleri tarafından benzer sıfatlarla nitelendirilerek derdest edilmeye çalışılması gibi.
Yaşam koşulları ağırlaşan, soluk alamaz hale getirilmeye çalışılan işçiler ve emekçiler dünyanın her yerinde daha güçlü bir şekilde ayağa kalkıyor. Burjuvazi Kuzey Afrika’da ve Ortadoğu’da yaşanan isyan dalgasının, binlerce kilometre ötedeki ülkeleri de etkileyeceğinden adı gibi emin ve bunu önlemek için çırpınıyor. Ama korkunun ecele faydası yok. Kendi mezar kazıcılarını yaratan bu sömürü düzeni, kaçmaya çalıştığı sonla er ya da geç yüz yüze gelecek.