Yaşam koşulları her geçen gün daha da ağırlaştıkça yaşamak daha zor hale geliyor. Her gün her şeye zam üstüne zam yapıldıkça aldığımız ücretler ayın sonunu getirmemize yetmiyor. Aldıkları asgari ücretle yaşama tutunmaya çalışıyor milyonlarca işçi kardeşimiz. Yaşam alanlarımızın neresinden bakarsak bakalım her şey sorun ve biz işçiler için daha katlanılmaz hale geliyor.
İşe gidebilmek için servis kullananlarımız varsa da, birçok işçi kardeşimiz toplu taşıma araçlarını kullanmak zorunda kalıyor. Daha işyerine varmadan güne sorunla başlıyorlar. Ulaşım için toplu taşıma araçlarını kullanmak artık öyle bir hale geldi ki binmek ayrı bir dert, içeride yaşanan tartışmalar, şoförün ya da muavinin insanlara bakış açısı, içerinin balık istifi çilesi vs. ayrı bir dert. Neresinden bakarsan dert yığını. Çoğu zaman içerisi havasızlıktan dolayı öyle bir hal alıyor ki boğulacak gibi oluyor insanlar. Oysa belediyenin garajları otobüsle dolu. Özellikle halk otobüslerinin olduğu güzergâhlarda sürekli tartışmalar yaşanır. Ön kapıdan binmek neredeyse imkânsızdır. Haliyle ön kapıdan muavin seslenir; “akbilleri gönderin, para vermeyen arkadaşlar paraları göndersin” vs. İnsanlar da bazen “ya akbilim geri gelmezse ya da para üzeri geri gelmezse” kaygısıyla hareket edebilmektedir. Haksız da sayılmazlar, bazen geri gelmiyor.
Yaşadığım bir olayı anlatmak istiyorum. Ön kapıdan binme başarısı gösterip akbili bastım fakat yeterli bakiye olmadığı için çıkarıp para verdim. 5 kuruş eksik verdi muavin. Ben de 5 kuruş daha vermeniz gerekiyor dediğimde suratıma ters ters bakıp “5 kuruşun hesabını yapıyorlar” diye genel konuştu. Ne yapacaktım ya, paramın üzerini istemeyip sana mı bıraksaydım. 5 kuruş eksik olduğu zaman insanlara söylemediğiniz laf kalmıyor, isteyince mi suç oluyor? Her binen yolcudan 5 kuruş cebe indirmiş olsanız günlük dünyanın parası eder. Parası eksik olandan almak için elinizden geleni yapıyorsunuz. Vermeye gelince “5 kuruşun lafı mı olur” diyorsunuz. Bu tartışmaya diğer yolcular da karışınca muavin sesini kesti. Yolculardan destek bekliyordu belki, fakat o destek gelmeyince sustu. Bu arada parası çıkışmayan bir yolcu oldu. Böyle bir tartışma yaşanmasaydı ne olurdu bilmiyorum fakat muavin tamam demek zorunda kaldı.
Yolda yürürken görsek sokakta küçümseyip almayız birçoğumuz 5 kuruşu. Oysa alışveriş yaptığımızda bizden kuruşu kuruşuna alırlar parayı. Ya da işyerinde makineyi saniyelerle geç açsak işveren tek kişi üzerinden değil genel işçiler üzerinden “her işçi 5 saniye geç işe başlasa benim zararım şu kadar olur” diye hesap yapar. Üretirken ve ürettiklerimizi satın alırken patronlar sınıfı ve onların temsilcileri kuruşların hesabını yapıyorlar. Biz emeği ile yaşamını sürdürenler onlardan çok mu zenginiz ki onlara paramızı bırakıyoruz. Parayı kolay kazanmıyoruz. Emek gücümüzü satarak o parayı kazanıyoruz. Bizden çalınanların zaten haddi hesabı yokken bir de bilerek mi paramızı onlara bırakacağız? Ulaşım sorunu her geçen gün büyüyerek devam ediyor. Toplu ulaşım araçlarını kullanan işçilerin ulaşım araçlarında yaşadıkları sıkıntılar azalmak yerine çoğalarak devam ediyor.
Biz işçiler örgütlenip toplumsal sorunların çözümü konusunda adım atmadığımız sürece bu sistemde diğer sorunlar gibi ulaşım sorunu da kendiliğinden çözümlenmeyecek. Çözüm biz işçilerin örgütlü mücadele etmesinden geçiyor.