Doğanın kanunudur; insanlar doğarlar, yaşarlar ve ölürler. Makine gibi çalışan bir işçi ise doğar ve ölür. İşçi ilk olarak insan olarak doğar ve ihtiyaçlar da beraberinde gelir. Yaşı ilerledikçe ihtiyaçları da büyür, ancak çalışma hayatına başladığı zaman aldığı para asgari ücrettir ve karnını doyurmaya bile yetmez. Üstelik çalışmaya başlayınca birden insan olmaktan çıkıp makineye dönüşür. Çalıştığı işyerinde patronu daha fazla kâr etmek için onu makine gibi çalıştırmaktadır. Makine gibi çalıştırıldığının farkındadır. Ama ses çıkaramaz, işten atılma korkusu vardır. Bakar etrafına, bir yardım eli bekler civarından, ama kimse yardım edecek güçte değildir. Öbür işçi arkadaşları da aynı felâketi paylaşmaktadır. Hepsinde de aynı korku vardır.
Ama bu korku alt edilebilir. Yeter ki etrafa sadece gözleriyle değil yüreğiyle bakılabilsin. Bu sömürüyü, zulmü, asgari ücretle yaşadığı o işkenceyi yüreğiyle ve aklıyla görse hayat güzelleşecek, hakkını aradığı zaman makine değil de bir insan olduğunun farkına varacaktır işçi.
Yaşamak için insan olduğumuzun farkına varmalıyız ve makine gibi çalışan başka işçi arkadaşlara da insan olduklarını hatırlatıp öğretmeliyiz. Bunun yolu da örgütlenip mücadele etmekten geçer.