Açlık ordusu yürüyor
yürüyor ekmeğe doymak için
ete doymak için
kitaba doymak için
hürriyete doymak için
Yürüyor köprüler geçerek kıldan ince kılıçtan keskin
yürüyor demir kapıları yırtıp kale duvarlarını yıkarak
yürüyor ayakları kan içinde
Bir çikolata markasının reklâmı ilişti geçenlerde gözüme: “Açlığını yok et!” Evet, sloganları tam olarak buydu: “Açlığını yok et!” Peki ya biz işçilerin, işçi çocuklarının açlığını yok edebilir mi bir çikolata? Bir çikolatayla midemizdeki açlık hissi yerini tokluğa bırakabilir mi? Ya da bu çikolata bizim tiyatroya, sinemaya olan açlığımızı yok edebilir mi? Biz sadece yemeğe, ekmeğe aç değiliz ki? Biz hayata da açız. Adam akıllı bir yaşama açız. Daha iyi bir eğitime, daha iyi çalışma koşullarına açız. Güzel bir uykuya açız, kimimiz bir sıcak ekmeğe… Kimimiz ilgiye açız, kimimiz kültüre ve sanata… Ama gerçek şu ki, biz açız! İşçi aileleri aç! Her şeyi üreten, her şeyin sahibi olmayı hak edenler aç. Birileri ise bizim açlığımızı kulak ardı ederek yaşıyor.
Patronlar hem karınlarını doyurup hem tiyatrolarına giderken işçiler bırakın tiyatroya gitmeyi “bu bir ayı nasıl geçiririz, faturaları nasıl öderiz” diye düşünüyorlar. Patronların çocukları iyi bir eğitim alırken, özel dersler görürken, biz işçi çocukları ortalama 40 kişilik sınıflarda, doğru dürüst eğitim almıyoruz bile. Üstelik bazen aç da kalıyoruz. Şimdi tekrar soralım, bir çikolata bizim açlığımızı yok edebilir mi? Elbette edemez, çünkü biz her anlamda açız. Dedim ya, güzel bir hayata açız biz. Bu slogan patronların reklâm için kullandığı bir slogandan başka bir şey değil. Ancak sözde kalır, hiçbir gerçekliği yok. Yalan dolan üzerine kurmuşlar düzenlerini. Çünkü onlar için kârlarından, çıkarlarından başka bir şeyin önemi yok. Onlar için bizim açlığımızın da, tokluğumuzun da bir önemi yok. Biz tüm güzellikleri var eden işçi aileleri o güzelliklere sahip olabilmek için, aç kalmamak için, UİD-DER çatısı altında birleşmeli ve mücadele etmeliyiz.