Geçenlerde Bağcılar’da bir kaza geçirdim; başımda yarılma oldu ve acil olarak en yakınımızdaki Özel Ufuk Hastanesine gittik. SGK’lı olduğum için ücret ödemeyeceğimi düşünüyordum normal olarak, fakat bana göre normal olan şey hastaneye göre anormal bir durummuş, çünkü acil serviste aldığım hizmet bedeli olarak 100 TL talep ettiler. Bana, SGK’nın acil servis hizmetlerini karşılamadığını, sadece muayene ücretini karşıladığını söylediler. Bunun üzerine 100 TL’yi takdim ederek bize yaptıkları hizmetin ayrıntılarının yazılı olduğu bir belge vermelerini istedik, bize 100 TL hizmet bedeli yazan bir kasa fişi verdiler dalga geçer gibi. Tabii itiraz ettik hemen; çünkü onların veremeyeceği bir şey talep etmiştik, hastaneyi dava edeceğimizi, bu yüzden ayrıntılı bir belge istediğimizi, isterlerse polis çağırabileceklerini ve belgeyi almadan hastaneden gitmeyeceğimizi söyledik. Tabii bu konuşmalarımız, belgenin hâlâ verilmemesi üzerine şiddetli bir tartışmaya dönüştü. Diretmemiz sonucu hastane müdürünü arayacaklarını söylediler ve aradılar, 15 dakika daha bekledik, biz hastane müdürünün gelip bizimle görüşmesini beklerken bir telefon geldi, telefonda ne konuştular bilmiyoruz ama verdiğimiz 100 TL’yi iade ettiler.
Anlaşılan o ki, bizim gibi hakkını aramayan herkese keyfi olarak paralar ödettiriyorlar. Bir kere daha anladım ki, haklarımız ancak biz onları bilip kullanırsak anlamlıdır. Meselâ 8 saat çalışma hakkı; bugün kaçımız bu yasal hakkımızdan yararlanabiliyoruz? 12 saat, 16 saat çalışan işçiler var halen birçok yerde. Zorunlu fazla mesailer de cabası. Oysa fazla mesaiye kalmak ancak işçinin razı olması ile mümkün olabilir yasalara göre. Mevcut haklarımızı bile elimizden almaya çalışıyor patronlar sınıfı. Ve maalesef çoğumuz hâlâ üzerimizdeki ölü toprağını atamadık. İşte patronlar da bundan korktukları için bizim uyanmamızı istemiyorlar; eğer işçiler bir kez ayağa kalkarsa bu artık 8 saatle sınırlı kalmayacak ve hakkımız olan her şeyi alacağız. Bu dünyada her şeyi biz işçiler üretiyoruz, o halde neden kendi ürettiğimizde söz sahibi olamayalım? Üreten bizsek yöneten de biz olmalıyız, iktidar işçilerin olmalıdır. Önümüzde bunu gerçekleştirme yolunda önemli bir adım var, 1 Mayıs. Tek tek hepimiz için bu küçük bir adım gibi görünebilir, ama bu adımı bütün işçilerin birlikte attığını bir düşünün. Karşımızda ne patronlar durabilir ne de onun uşağı hükümetler...
Haklarımıza sahip çıkmak ve yaşanılabilir bir dünya yaratmaya adım atmak için hep birlikte, elele 1 Mayıs’a...