Direnişin 28. günüydü. Bugün 29. günü ve konuşmalardan anlıyoruz ki yarın 30. günü olacak... Ve Deri-İş Tuzla Şube Başkanı ekliyor konuşmasına, direnişlerde 300. günleri de gördük diye. Bu kadar açıklıkla söylenen cümle hiçbir işçinin inancını ve direncini bir anlığına bile kırmıyor. Biz 6 üniversite öğrencisi olarak bu kadar haklı bir direnişin şahidi ve destekçisi olarak dün ordaydık. Kampana işçilerini daha önce hiç görmemiştik, ama o kadar sıcak bir ortamla karşılaştık ki, dışarıdaki soğuk havaya inat, öncesini unutuyor insan. Bir direnişi ilk kez ziyaret ediyor olmanın verdiği acemilikle, önce ne yapmamız gerektiğini bilemedik. Tabii anlıyorlar halimizden ve öncelikli olarak anlatmaya başlıyorlar. Ama muhabbet öyle bir hal alıyor ki, en sonunda şunu diyoruz: “Bu çadırı bizim okulun önüne kurmalıymışız!” Ardından gülüyoruz hep birlikte.
Bir kez daha şunu anladık ki, sorunlar hiçbir zaman bitmiyor çünkü bitirilmiyor. Nasıl ki bir işçi direnişinde onların sorunlarından yola çıkıp üniversite kapısında son buluyorsak, demek ki gerçekten yolunda gitmeyen, yolunda götürülmeyen bir şeyler var. Bu bir işçi direnişi ama taşıdığı anlamlar o kadar fazla ki. Muhabbet ilerledikçe anlatıyor şube başkanı, örgütlülüğün faydasını, diğer fabrikadaki işçilerin desteğini ve yine bir işçi direnişinin ilk ateşini. Dinledikçe içinde buluyoruz kendimizi. Tabii isteklerini de dile getiriyorlar. Aslında zaten olması gerekenler dışında hiçbir talepleri yokken şunu çok merak ediyoruz, işçiler o soğukta haklı davalarını sürdürürken acaba bu sorunlara neden olanlar nasıl sıcacık koltuklarında oturabiliyorlar? Biz bu direnişin en büyük destekçisiyiz ve inanıyoruz ki işçiler “Direne Direne Kazanacak!”. Kampana işçilerine verilen onca desteğe kendimizi de ekliyoruz. Onlardan uzak olsak da, bu mücadelelerinde yüreğimiz hep onların yanında. Davanıza inanıyor ve sizi sonuna kadar destekliyoruz.