
Sayılı günler kaldı 1 Mayıs’a. Hepimizde tatlı yorgunluk, gururlu bir mutluluk ve heyecan var. Gecemiz, gündüzümüz birbirine karıştı. Bazen apar topar yemek yiyor, bazen koşa koşa otobüse gidiyoruz. Kimi zaman arabayı kaçırıp yürüyoruz, kimi zaman da verecek paramız olmadığından. Çoğumuz çalışıyoruz, ya iş çıkışı koşuşturuyoruz ya da işe giderken. Mahallelerde, sokaklarda, çalıştığımız fabrikalarda seslerimiz yankılanıyor. Biz UİD-DER’li işçiler, iş çıkışlarında eve gitmek yerine işçi mahallelerini dolaşıyor “Haydi, 1 Mayısa” diyoruz. “El ele kol kola 1 Mayıs alanına, sınıfımızın gücünü göstermeye, taleplerimizi haykırmaya!” Kimi şaşkınlıkla karşılıyor sabahın köründe, akşamın bir vaktinde kapılar çalıp sokaklarda olmamızı, kimi de tuhaf. Tatlı sohbetler gerçekleşiyor çaldığımız kapılarda ayaküzeri de olsa. Bazıları içeri alıp çay ikram ediyor. Nadir de olsa karşılaşıyoruz bazen “siz de kimsiniz, bu saatte neden geldiniz” diyenlerle. Kendimizi tanıtıp, derdimizi anlatıyoruz. Moralimizi bozup, canımızı sıkmadan derdimize ortak olacakları arıyoruz. Derdimiz insan gibi yaşamak, onurluca ekmeğimize sahip çıkmak. Kavgamız sınıf kavgası, silahımız işçi sınıfının birlikten gelen gücü. Düşmanımız bize hayatı zindan eden patronlar sınıfı. Her 1 Mayıs’ta patronların gözü alanlarda oluyor. Gelin bu 1 Mayıs’ta gözlerini şenlendirelim, karıncalar gibi çoğalıp kızıl gelincikler gibi alanları çiçek bahçesine çevirelim.