Ben de 1 Mayıs’a ilk kez katılanlardanım. Ve bunun mutluluğunu hâlâ yaşıyorum. Annemin, ablamın, babaannemin karşı çıkmalarına rağmen o gün oradaydım. Ailem dayak yiyeceğimden, hatta daha kötü bir şey olacağından korkuyordu. Çünkü 1 Mayıs medyada dayak yediğimiz, polislerin insanları alıp götürdüğü bir gün olarak gösteriliyor.
Ailemin tüm karşı çıkışına rağmen 1 Mayıs’a katıldım ama aslında benim içimde de biraz korku vardı. Gittim ve gördüm. O kadar mükemmel bir duygu ki, bütün insanlar hangi grupta olursa olsun aynı şeyleri haykırıyor, herkes tek yürek olmuştu. Sloganları atarken, marşları söylerken o kadar mutlu ve gururluydum ki, evet ben de sesimi çıkarabiliyordum. Bir şeyler değişsin diye ben de sesimi yükseltebiliyordum.
1 Mayıs’ta UİD-DER’le olmak da ayrı bir güzellikti. Çok düzenli ve disiplinli bir şekilde çalıştıkları, emek harcadıkları alana yansıyordu. İlk kez 1 Mayıs’a katıldığım için sürekli gözlem içindeydim. UİD-DER’deki düzen, disiplin ve çaba çok dikkatimi çekti. Ve UİD-DER’de hoşuma giden bir şey daha: Dönerken otobüslerde arkadaşlar yaptıkları börekleri dağıttılar. Nasıl bir birlik ve beraberliktir diye düşündüm. Her şey çok güzeldi. Anlatarak bitiremem herhalde. Herkesin bu duyguları yaşaması için o alanlarda olması lazım.
Ve eve dönüş. Eve döndüğümde herkes derin bir oh çekti resmen. Babaannem “ben bugün hep seni düşündüm, eve dönmeyeceksin sandım” dedi. Bayağı korkmuştu gerçekten. Annem yüzüme gözüme baktı bir şey olmuş mu, dayak yemiş miyim diye. Onlara da 1 Mayıs’ın güzelliğinden bahsettim. Nasıl geçtiğini anlattım. Çocuğundan yaşlısına herkesin orada olduğunu söyledim. Ve bana söyledikleri tek şey, “helal olsun sana, seneye biz de geliyoruz” oldu. Bir öğrenci olarak ordaydım. Geleceğin işçisi olarak ordaydım. 1 Mayıs sadece işçilerin alanlara gittiği bir gün değil. İşçi, yaşlı, genç, öğrenci hepimizin kavgası bu… Bunun bilincinde olarak gittim. Bir sonraki 1 Mayıs’ta da UİD-DER’le alanlarda tek yürek olmak dileğiyle.