
Merhaba dostlar,
Sizlere beyin yıkamanın ne olduğunu sormak isterim. Ben UİD-DER’e gidip geliyorum ve UİD-DER’in önemini, yerini biliyorum. UİD-DER bir işçi derneği, gerçek bir mücadele okulu, örgütlenme ve bilinçlenme kurumudur. Çevremdeki UİD-DER’e gelmeyen akrabalarım, tanıdığım ağabeylerim “sizin beyninizi yıkıyorlar” diyor. Peki, beyin yıkama işlemi nasıl gerçekleşir? Kitap okuyarak, yazı yazarak, tartışarak, sosyal ilişkiler kurarak mı? Yoksa sabahtan akşama kadar bir kara kutunun başında hayatı yitirerek mi? Online bilgisayar oyunlarının bağımlısı olarak mı? Sözde sosyal paylaşım sitelerinde anti-sosyal olarak mı gerçekleşir? Aksine bizim beynimiz yıkanmıyor, düşüncelerimiz silah zoruyla değiştirilmiyor ya da teknolojik bir makineye takılıp beynimize zorla bir düşünce benimsetilmiyor. Sadece bize var olan gerçekler gösteriliyor. Yaşadığımız düzen, UİD-DER’li olmadan önceki söylenilen yalanlarla değil gerçeklerle, somut örneklerle, iyi veya kötü deneyimlerle gösteriliyor.
Birazcık kafa yorduğun, okumaya başladığın, tarihi öğrenmeye başladığın zaman bütün dünyayı anlamaya başlıyorsun. Okulda anlatılanlara, hayata, yaşadığın olumlu ve olumsuz olaylara bakış açın değişiyor. Bu çekilmez, kokuşmuş, vahşi sömürü düzeninin gerçeklerini görüyorsun. Sınavlarla sürekli yarıştırılan bizleri at gözlüğü takmaya zorlayan kapitalist sömürü düzeni, hiçbir şeyi sorgulamayan, okumayan, tartışmayan, birbirine güvenmeyen insanları ve laçka ilişkiler içersindeki çıkar arkadaşlıklarını çok usta bir şekilde oluşturmuş durumda. Okulda öğretmenlerimiz tarafından aşılanan bencillik de bu bilinçsizlik durumunu oluşturmada en iyi silah. Okulda arkadaşlarımın çoğunun yaşama amacı bile yok. Aslında benim için küçük, onlar için büyük sorunlarla pençeleşiyorlar. Kız arkadaşlarım ve çoğu erkek arkadaşım akşamlarını ya iki üç diziyi aynı anda seyretmeye çalışarak ya da maç seyrederek geçiriyor. Okula öğrenmek için değil arkadaş ortamı için ve ütopik bir üniversite hayali için geliyorlar. Sınıfta en çalışkanından en tembel öğrencisine kadar kopya çekmeyen öğrenci yok. Soruyorum size, hal böyleyken iyi bir üniversite mümkün mü? Özel dershaneler olmasa okulda verilen eğitimle iyi bir üniversiteye gitmek mümkün değil. İşte sınavlarla, televizyonla, bilgisayar oyunlarıyla, gelecek endişesiyle beyinler gerçek anlamda yıkanıyor. Çözüm, içinde bulunduğumuz sınıfın ortak kurtuluşu için birleşmek, sürekli öğrenmek, okumak, okutmak, öğretmek, öğretilenler üzerine tartışmaktır. En yakınımızdakilerden başlayarak örgütlenmeliyiz. Sağlam, sıkı adımlarla gelecek güzel günler için!
Öğren, öğret, örgütle!