
Kıraç’ta UİD-DER’in hazırladığı 15-16 Haziran Genel Direnişi adlı belgeseli izledik. Belgeseli izlemeye deri, sağlık, inşaat, metal, tekstil ve hizmet sektöründen işçi arkadaşlarımız katıldılar. Belgeselde 15-16 Haziran Genel Direnişi ve bu direniş öncesinde ve sonrasında Türkiye ve dünyada gelişen işçi hareketleri anlatıldı.
Belgeselde anlatılan grevler, direnişler birlikteliğin gücünü ve bu gücün etkinliğini anlatıyordu. 41 yıl önce sınıf kardeşlerimiz birleşmiş ve kendi sınıf kimliklerini ortaya koymuşlardı. Biz varız ve var olacağız diyorlardı. Belgeseli izlerken, bu sınıf mücadelesini veren işçi kardeşlerimizle tek yürek olmuş gibiydik. 15-16 Haziran Genel Direnişi belgeseli hepimizi çok etkiledi. Gelen işçi arkadaşlardan çalıştığı fabrikayı işgal etmek istediğini söyleyen bile oldu.
Belgesel sonrası işçi kardeşlerimizle sohbet ettik. Örgütlülüğün ve sınıf bilincinin ne kadar önemli olduğunu konuştuk. Sohbet sırasında Esenyurt’ta çalışan bir tekstil işçisi arkadaşımız şu soruyu sordu: “Takım tutmak babadan oğula geçer, parti tutmak babadan oğula geçer, birçok meslek de babadan oğula geçer. Peki, neden 1970’lerde yaşanan bu mücadele ruhu babamızdan bize geçmedi? Neden bize anlatmadılar?” İşçi sınıfının bu büyük mücadelesini izlemek katılan tüm işçi arkadaşları heyecanlandırdı ve ilgilerini çekti.
15-16 Haziran Genel Direnişi bize işçiler birlik olduğunda neler yapabileceğimizi açık bir şekilde gösteriyor. 15-16 Haziran Genel Direnişinden çıkaracağımız en önemli ders, haklarımızın teminatının örgütlülüğümüz olduğudur. Biz işçiler örgütlenirsek karanlığı ortadan kaldırırız.
Yaşasın 15-16 Haziran Genel Direnişimiz!
Yaşasın İşçilerin Uluslararası Mücadele Birliği!