
Kim demiş işçiler bir araya gelip bir şey yapamaz diye? Peki, bu yaşadığım neydi? Durun durun anlatacağım.
Bizler UİD-DER’li arkadaşlar olarak, “Ee malum yaz geldi” dedik. Arkadaşlarla “açık havada film izlemek için ne yapabiliriz?” diye düşündük ve derneğimizin arkasında geniş bir alan var deyip çalışmalara giriştik. Öncelikle sandalyeleri koyacağımız zemini düzeltmemiz gerekiyordu. Çünkü epeyce bir eğimliydi. Öncesinden kazma kürekler hazırlanmış, ayarlanmıştı. Arkadaşlarla sırasıyla iş dağılımı yaptık ve başladık. Hepimiz burjuvazinin bizden çaldığı zamana inat her fırsatta kafamızda tasarladığımız bu planı uygulamak için çalıştık. Bu arada küçük UİD-DER’li çocuklarımız da vardı, başından sonuna kadar bizlere yardımcı olan ve bir an olsun bizleri yalnız bırakmayan...
İlk gün hep birlikte arkadaşlarla buluştuk ve öncesinde kahvaltı yapıp işe koyulduk. Diğer bir gurupta yemek yapmak için hazırlıklara girişti. Bu arada sanmayın ki her şey istediğimiz gibi gitti. Hiç mi aksilik yaşamadık? Tabii ki yaşadık. Güldük, eğlendik ama bir o kadar da sorunla ve aksilikle boğuştuk. Eee UİD-DER’li işçiler pes eder mi? Tabii ki hayır. Yılmadık ve karşılaştığımız her aksiliğin üstesinden hep birlikte geldik. Öncelikle kazdık, kazdık. Tam kazma işi bitti dedik, gelin görün ne fark ettik? Ya yağmur yağarsa! Haydaaa ne yapsak? İnsanları çamurun içinde oturtamayız. Çözüm yolları armaya koyulduk. Eee iş başa düşünce kazıdığımız alana mecburen tekrar toprak dökelim dedik. Dedik de nasıl ama? “Düşündüğün de dert mi be, her yer toprak” dediğinizi duyar gibiyim. Ama hiç de o kadar kolay değil bilesiniz.
Kapitalizm resmen bize “bastığın yerleri toprak deyip geçme tanı” dedi. “Gidelim belediyeden isteyelim” dedik. Ama sanki temel atacakmışız gibi muamele gördük, yine de pes etmedik. O değil de, arkadaşlardan biri olaya sonradan dâhil olunca ister istemez, haklı olarak şu soruyu yöneltti: “Ya arkadaşlar bir şey soracağım. Biz buraya madem toprak dökecektik, affedersiniz ama niye kazdık?” Haliyle bizi gülme aldı. Ne diyebilirsin ki, haklı. Derken toprak bulundu. Bu sefer de dökecek kamyon yok. Kara kara düşünürken, arkadaşın birini eve duş alsın diye gönderdik. Derken bir kamyon toprakla geri döndü. Şaşkınlıkla karışık bir sevinç içimizi sardı. Sardı da sarmaz olaydı. Kamyon toprağı kazıdığımız alana döktükten sonra ne görelim? Toprak değil taş, taş… Bu sefer de silindirin derdine düştük. Zaman daralıyordu ve bizler bir an önce ne olursa olsun bu isteğimizi tüm bu olumsuzluklara rağmen hayata geçirmekte gayet kararlıydık. Nitekim de öyle oldu. Yılmadık ve hep birlikte bunu başardık. Alanı düzleştirdikten sonra etrafını güzelleştirmek için fideler diktik ve çiçekler koyduk. Binanın duvarına beyaz perdeyi de taktıktan sonra işimiz bitmişti ve gecen cumartesi deneme amaçlı bir film izleyelim dedik. Çay ocağımızı kurduk. İnsanlar meraklı gözlerle bizlere bakıyordu. İlk olarak kadın işçilerin mücadelesini anlatan “Brukman Kadınları” adlı filmimizi açık havada izlemiş olduk.
Her şey bir yana, akılda kalan en güzel yanı yaşadığımız her güzelliği birlikte yaşamak ve tüm aksiliklere birlikte çözüm arayıp, birlikte üstesinden gelmekti. Uzun sözü kısası; işçiler bir araya geldiklerinde, dünyanın tüm güzelliklerini yarattıkları gibi kendilerine sinema izleyecek alan da yaparlar.