Geçtiğimiz günlerde Sebahat Türkler’i ziyaret ettik. Derneğimizin bülteni İşçi Dayanışması’nda Kemal Türkler üzerine çıkan bir yazı vardı, İşçi Dayanışması’nı Sebahat ablamıza verdik. Sohbetimiz sendikaların bugünkü durumundan sendikacıların ne halde olduğuna doğru uzandı. Sebahat ablamız Türkiye işçi sınıfı tarihinde önemli bir yeri olan eşi Kemal Türkler’i anlattı. Anlatılanlar, Kemal Türkler’in neden mücadeleci bir işçi önderi olduğunu, işçilerin onu neden sevip saydığını ve neden unutulmaması gerektiğini gözler önüne seriyor.
Kemal Türkler Gönen’deki İşçi Üniversitesini nasıl kurdu?
“Gönen’de İşçi Üniversitesi kurmak için Başkan çok çalıştı. Başkanın istediği, inşaatta çalışacak kişilerin köydeki insanlardan seçilmesiydi. Bu amaçla köyü dolaştı. Fakat köylüler ‘biz burada komünist istemiyoruz’ diyerek, çalışmayacaklarını söylüyorlar. Başkan kafasına koymuştu bu işi. Sonra bir kez daha köyü dolaştı, köylülerle konuştu. Size okul yaparız önerisini götürdü, köylüler biz komünist okul istemiyoruz diyerek bir kez daha öneriyi geri çevirdiler. Düşündü, köyü inceledi ve köy camisinin minaresinin yıkık olduğunu fark etti. Köylülere bu kez camiyi onarma sözü verdi. Köylüler ‘Aaa bu yarı komünistmiş’ diyerek son öneriyi kabul ettiler.
“Başkan İşçi Üniversitesinde çalışan bütün köylülerin sigortasını ilk günden yaptırdı. Köylüler böylece yıllar sonra emekli olma hakkına kavuştular. Ben her ziyaret ettiğimde Başkan’ı saygıyla anarlar. Kafasına koyduğunu mutlaka yapan, yaptığı işte insanlara yararı dokunan bir insandı Kemal Türkler.”
Hem çalıştı, hem okudu
“Okulda, bir bölüm inşa ediliyordu. Kemal Türkler hem okuyor hem de çalışıyordu. Okulda da inşaat işi varmış. Kemal Türkler elbiselerini çıkartıp bu inşaatta gönüllü olarak çalışıyor. Sonra derse giriyor. Öğretmen “sen inşaatta çalışmıyor muydun demin” diye soruyor. Ve bu çalışkanlığını sınıf içinde tebrik ediyor.”
Ailesi içinde Kemal Türkler
“Kemal Türkler yorulmak nedir bilmezdi. Ev işlerine de yeteneği vardı. Eve şofben tesisatını kendisi yaptı. Terziliği bildiğinden elbiseleri kendi diker, hatta onarırdı. İlk yıllarında giydiği ceketini üç kez ters yüz yapıp giymişti. Eve döndüğünde çoğunlukla ceketi eksik olurdu, onu ihtiyacı olan bir işçiye tereddütsüz verirdi. Çocukların derslerine yardımcı olurdu. Klasik matematikten modern matematiğe geçen çocukların zor problemlerine dahi kafa yorar, çözmelerine yardımcı olurdu.”
İşçiler Başkanı hapishanede de yalnız bırakmazlardı
“Selimiye’de, Maltepe’de hapisteyken çok zor koşullar altındaydık. Beni her ziyaretimde saatlerce bekletirlerdi, keyfi engellerle karşılaşırdım. Bir gün subaylardan biri bana iltimas göstermek istedi, kabul etmedim. Mahkemeye girmek isteyen işçilere, subaylar kural olarak kravat takmaları gerektiğini söylediler. O anda subaya bağırdım ve bunlar işçi, sen ne kravatından bahsediyorsun, onlar bu elbiselerle mahkemeye girecek dedim. Servisler çoğunlukla hapishane önünden geçer, işçiler toplucu Başkan’ı ziyaret etmek isterdi. Fakat bu mümkün değildi. O nedenle ben servisleri dolaşır, Başkan’a vermek istediklerini alır, söylemek istediklerini not ederdim. Çoğunlukla sigara verirlerdi. Başkan temsilen bir dal sigara alırdı.”
Var mısın 1 Mayıs’ı kutlamaya İbrahim!
KTEV’deki İbrahim Güzelce ile çekilmiş balkondaki fotoğrafı gösteriyor Sebahat abla ve şöyle devam ediyor konuşmasına: “Ben kuru fasulye yapmıştım. İbrahim’le ikisi balkonda konuşuyorlardı. O anda birden Başkan, İbrahim’e, var mısın 1 Mayıs’ı kutlamaya dedi. Gözleri parlıyordu. İşte 1976 1 Mayıs’ını örgütlemeye böyle bir anda karar verildi.”
Kemal Türkler’i katledilişinin 31. yıldönümünde saygıyla anıyoruz.