Son zamanlarda lunaparklar hiç keyifli yerler değil. Ya bir müşteri ya da bir işçi birdenbire hayatını kaybedebiliyor. En coşkulu kahkahaların arasından birdenbire geliyor ölüm. Peki, ani ve beklenmedik mi geliyor ölüm lunaparklarda? Yoksa göz göre göre mi geliyor?
Son olarak Antalya’daki bir lunaparkta lunaparkın güvenliğinden sorumlu gencecik bir işçi hayatını kaybetti. Özkan Kayhan sadece 24 yaşındaydı ve muhtemelen yeni girdiği işinden çok ümitliydi. Ama lunapark yetkililerinin söylediğine göre “bir anlık dalgınlığıyla” hayatından olmuştu. İşinin ilk günündeki bir işçi ne kadar dalgın olabilirdi sizce? Ya da gencecik bir işçi olan Özkan’ın hayatı “bir anlık dalgınlıkla” harcanacak kadar ucuz muydu?
Evet, o tehlikeli oyuncakların en tehlikeli yerlerine girmek o kadar kolay mı olmalı? Lunaparkların işçiler ve eğlenmeye gelenler için daha güvenli yerler haline getirilmesi için kim çaba harcıyor? Hiç kimse! Devlet aldığı vergiyi biliyor, patron maliyetini ve kârını. Göstermelik denetlemelerin ötesinde gerçekten bu yerler denetlenmiyor. Aslında oldukça karmaşık ve hassas olan bu eğlence (ölüm) makinelerini isteyen istediği yere kurabiliyor. Sadece biraz paraya kıyıp birkaç izin almak yetiyor.
Kapitalizm altında eğlenmek bile büyük bir risk. Çünkü her şeyin bir maliyeti var. Eğlenmeye gelenin can güvenliğini, işçinin iş güvenliğini sağlamak patronun kârını azaltıyor. Bu pis düzen değişmediği müddetçe “patron kârı” için akıtılan kanlar da durmayacak; bir gün lunapark kazası, ertesi gün fabrikada tüp patlaması ya da nükleer santral felâketi olarak çıkacak karşımıza. Düzenin değişmesi için çabalamadıkça belki bir gün kendimiz ya da canımız kadar çok sevdiğimiz insanlar da benzeri durumla karşılaşacak. Güvenli bir dünyada yaşayabilmek için sermaye sınıfına kaşı örgütlenmeliyiz. Biz işçiler patronların kirli hesaplarına karşı UİD-DER gibi işçi örgütlerinde birleşmeli ve mücadele etmeliyiz.