Savranoğlu direnişçileri mücadeleyi büyütmeye devam ediyor. Direnişte olan üç Savranoğlu işçisi direnişlerinin yirminci gününde de yalnız değillerdi. Halen çalışmakta olan raporlu işçiler de direnişteki işçilerin yanında yerlerini almışlardı. Çevreden gelen işçi yakınları ve komşular da oradaydı. TÜMTİS Şube Başkanı ve yöneticileri, UİD-DER’li işçiler, EMEP yöneticileri ve gençliği, BDSP’li işçiler, Mücadele Birliği ve Mazlum-Der de Savranoğlu direnişçilerinin yanındaydı.
Mesai bitiminde fabrikadan çıkan işçiler “Savranoğlu İşçisi Yalnız Değildir”, “Birleşen İşçiler Yenilmezler”, “Yaşasın Sınıf Dayanışması!” sloganlarıyla karşılandı. Fabrikadan çıkan işçiler, şapkalarını giyerek hemen direnişçilerin içine karıştılar. Halaylar çekildi hep beraber. Halaylardan sonra Deri-İş İzmir Şube Başkanı Makum Alagöz, basın açıklamasında süreci değerlendiren bir konuşma yaptı. Alagöz, konuşmasında direnişte olan işçilere, içeride çalışan işçilere, direnişe sahip çıkan herkese, Menemen halkına teşekkür etti. Patronun içeriye köylerden işçi getirip mücadeleyi baltalamaya çalıştığını, Menemen halkının ise bu kirli oyuna alet olmadığını anlattı. Patronun hukuksuzluk yapmaya devam ettiğini, fabrikanın deri fabrikası olmadığını söyleyip mahkemeye giderek ve davayı asliye hukuk mahkemesine açarak işi uzatmaya çalıştığını belirten Alagöz, içerideki üyelere sözlü ve psikolojik baskıların devam ettiğini söyledi. Ücretlerin geç ödendiğini, iş güvenliği olmadığı için işçilerin çoğunun ciddi sağlık problemleri yaşadığını, astımın, akciğerlerde dumanlanmanın, kadın hastalıklarının arttığını, çocuk sahibi olmak için işçilerin tedavi görmek zorunda kaldıklarını belirtti. Konuşma sırasında “Kavga Bitmedi Daha Yeni Başlıyor!”, “İşçiye Uzanan Elleri Kıracağız”, “Atılan İşçiler Geri Alınsın!” sloganları haykırıldı.
Basın açıklamasının ardından işçilerle sohbet ettik. Hepsinin söylemleri benzerdi. Çok heyecanlı ve inançlıydılar. İşlerini kaybetmekten hiçbir şekilde korkmadıklarını “bu koşullardan daha kötüsü olamaz, kaybedecek bir şeyimiz yok” sözleriyle ifade ettiler. Kadın işçiler fabrikada toplam on beş kişi. “Biz çok şey istemiyoruz, insanca çalışmak istiyoruz” diyorlar. “Sabah işe girişimiz belli, akşam çıkışımız belli değil. 15-16 saat çalışıyoruz, kimi zaman evimize bile gitmiyoruz. Kocalarımızla arkadaş gibi olduk, birbirimizin yüzünü göremiyoruz” diyen işçiler, “eğer fabrika İstanbul’a giderse biz de peşinden gideceğiz, fabrikamızı bırakmayacağız” sözleriyle kararlılıklarını ifade ediyorlar.