
Tarihin de gösterdiği gibi egemen sınıflar hep kendi çıkarlarını korumak için insanlığı yok oluşa sürükleme pahasına ellerinden geleni yapmışlar. Burjuvazi “vatan, millet, ulusal çıkar” söylemleriyle işçilerin bilincini bulandırarak sömürüyü daha katmerli hale getiriyor. Irkçı ve şoven politikalarını sınıf bilinci gelişmemiş, birbirinden kopuk emekçilere, halklara empoze ediyor. Savaş çığırtkanlığı yaparak bu topraklarda yaşayan halkları, işçi ve emekçileri birbirine kırdırdılar ve kırdırmaya da devam ediyorlar.
Egemenler bizi kendi çıkarları uğruna savaştırıyorlar ama bir bakıyorsun egemen sınıfın üyelerinden böylesi savaşlarda ölen yok. Onlar yine düzenini devam ettiriyorlar. Olan yine yoksulluğa, açlığa ve sefalete terk edilmiş işçi ve emekçi kardeşlerimize oluyor.
Biz işçi ve emekçiler olarak kendimize ve sınıf kardeşlerimize bir soralım: Her savaşın sonunda egemenler kendi aralarında barış yapıyorlarsa biz neden bizimle aynı kaderi paylaşan diğer halk kitleleriyle savaştırılıp katlediliyoruz? Şunu bilelim ki burjuvazi hiçbir zaman bu dünyaya barış getirmedi ve getirmeyecek de. Ezilen, sömürülen, açlık ve yoksulluğa itilen kitleler bir savaş verecekse, bu savaşı eşitlik, özgürlük, demokrasi ve tüm dünyada barış adına, egemen sınıfa yani burjuvaziye karşı vermelidir. Üreten yani dünyayı ayakta tutan biz işçi sınıfıysak yöneten de biz olmalıyız. Tüm dünyada bilinçli ve örgütlü bir işçi sınıfı mücadelesini vermeliyiz. Patronlar sınıfı bize masal okumasın. Irkçı, milliyetçi, ulusalcı ve dinci söylemlerle bizi kandırmaya kalkmasınlar. İşçi sınıfı bu söylemlere karşı daha da dikkatli olmalıdır.
Ben de zamanında bu tür söylemlerin arkasında çok durmuştum. Ama baktım ki bunlar bizim çıkarımıza değil, UİD-DER çatısı altında bilinçlenip örgütlendim. Şimdi ben de bilinçlendirip örgütlüyorum. Gelin işçi sınıfı olarak, emek veren olarak, üreten olarak bilinçlenelim, bilinçlendirelim. Örgütlenelim ve örgütleyelim.