
Sendikal Güç Birliği Platformu Kampana önünde bir basın açıklaması yaptı. Deri-İş’in örgütlü olduğu Tuzla’daki deri işçileri ve derneğimiz UİD-DER de işçilere destek verdi. İlk konuşmayı Deri-İş Tuzla Şube Başkanı Binali Tay yaptı. Tay, Sendikal Güç Birliği Platformu’nun nerede bir direniş varsa orada olacağını ve mücadele eden
işçilere sahip çıkacağını söyledi. Tay’dan sonra platform adına basın açıklamasını Deri-İş Genel Başkanı Musa Servi yaptı. Servi, “baskıya ve sömürüye karşı tek çarenin birleşmek ve örgütlenmek olduğunu, gücümüzün birliğimiz olduğunu işçiler yaşayarak öğreniyorlar” dedi, Savranoğlu ve Kampana Deri fabrikalarında örgütlenme sürecini özetledi.Basın Açıklamasının ardından Hava-İş Genel Başkanı Atilay Ayçin de bir konuşma yaptı. Konuşmaların ardından ICEM, ETUC ve Avrupa Türkiyeli İşçiler Konfederasyonunun gönderdiği uluslararası dayanışma mesajları okundu. Avrupa’dan gelen bu dayanışma mesajları coşkuyla karşılandı.
Konuşmalar sırasında şu sloganlar atıldı: “Türk-İş Uyuma Üyene Sahip Çık!”, “Susma Haykır Sendika Haktır!”, “Kamapana’ya Sendika Girecek Başka Yolu Yok!”, “Kampana’ya Sendika Girecek ya da Kepenkler İnecek!”, “Kurtuluş Yok Tek Başına, ya Hep Beraber ya Hiçbirimiz!” Konuşma aralarında türküler eşliğinde çekilen halayların ardından basın açıklaması sona erdi.
Savranoğlu İşçileriyle Konuştuk
4 Ekimde Kampana Deri fabrikasına İzmir’deki 110 işçinin çalıştığı Savranoğlu Deri fabrikasından 36 işçi sürgün olarak İstanbul’a gönderilmişti. Kampana-Savranoğlu patronu işçileri sindirmeyi amaçlıyordu, ama bunu başaramayınca 36 işçiyi işten attı. İzmir’den gelen bu 36 işçi de, işyeri önünde direnişlerini sürdüren Kampana işçilerine katıldılar ve direniş daha da büyümüş oldu. Dün işten atılmaların olduğu Kampana-Savranoğlu’nun önüne gittik ve işçilerle sohbet ettik. İşçiler süreci anlattılar: Savranoğlu-Kampana patronu, İzmir’de yürüyen sendikalaşmayı sürgünle engelleyeceğini düşünüyordu. İşçiler örgütlendikçe fabrikada yaşadıkları sorunların düzeltilmesi için talepte bulunuyorlardı. Fabrikada düzgün bir havalandırma sistemi yoktu, filtre sitemi de olmadığı için fabrika çevrenin kirlenmesine sebep oluyordu, bu sağlıksız koşullar altında işçiler sık sık sağlık problemleri yaşıyorlardı. Direnişçi işçiler, İzmir’deki fabrikanın ruhsatta gösterildiğinden beş kat daha büyük kapasiteyle çalıştırıldığını ve vergi kaçırıldığını bildiklerini dile getirdiler.Patron, işçilerin dile getirdiği bu sorunlara çözüm üretmek yerine, işçilerin örgütlülüğünün önüne geçmek amacıyla onları sürgün etmeyi tercih etmiş. Üstelik bunun geçici bir durum olduğunu, İzmir’deki fabrikada iyileştirmeler yapıncaya kadar Kampana’da çalışacaklarını söylemiş. Fakat İstanbul’da barınma sorununu çözmek, ev bulmalarını sağlamak için hafta sonu mevcut iki günlük izin dışında başka izin vermemiş, hatta 17 günlük yıllık izinlerini kullanılmış gibi göstererek, izinlerini kullanmalarına bile izin vermemiş. Bunun üzerine işçiler bir günlüğüne fabrikayı terk etmeyerek geceyi işyerinde geçirmişler. Şu an işçiler sendikalarının ve işçi örgütlerinin yardımları sonucunda ya tutulan evlerde ya da bölgedeki diğer deri işçilerinin evlerinde kalıyorlar.
Geldikleri ilk günden itibaren buradaki örgütlenme çalışmasına devam eden ve Kampana işçilerinin mücadelesine destek veren Savranoğlu işçileri, 13 Ekimde toplu olarak kapı önüne konulmalarıyla birlikte, Kampana işçilerinin direniş çadırını paylaşıyorlar.İşçiler, fabrikayı işgal etmek ve üretime engel olmak gerekçesiyle işten çıkartılmışlar. Üstelik patronun tutanağında işçilerin zorla fabrikadan çıkarıldığı yazılı! Oysa işçiler kalacak yerleri olmadığı için fabrikayı terk etmemiş, kalacak yer sorununu çözdüklerinde ise fabrikayı kendileri terk etmişler. Yani patronun amacı işçilerin örgütlülüğüne saldırmak ve sendikayı işyerine sokmamaktır. Kampana ve Savranoğlu işçilerinin mücadelesi büyüyerek devam ediyor.