
Daha sonra şimdi çalıştığım yerde işe başladım. Benden sonra başka bir arkadaşım daha işe başladı. İyi ki işe başlamış. Çünkü onunla tanışmadan önce kendimi işçi olarak görmüyordum. Birçok hakkımı da bilmiyordum. Bana işçilerden, işçi haklarından bahsetti. UİD-DER’i anlattı. İçimden aynen şunlar geçti: “Allah’ım ne büyüksün! Bana ve arkadaşlarıma haksızlık yapanlardan hesap sorma vaktidir. Seni kimse durduramaz. Koyul işe, çatır çatır hesap sor!”
Zaman geçtikçe UİD-DER’in ne kadar mücadeleci bir işçi derneği olduğunu daha iyi görüyordum. Arkadaşım bana yapılan faaliyetlerden bahsediyor, beni de davet ediyordu. Sonra 12 Eylül faşizmini lanetlemek için bir miting yapılacağını söyledi ve beni de davet etti. Başta biraz tereddütte kaldım. Ama “vaktidir, ne olursa olsun gideceksin” dedim. 12 Eylül mitingine katıldım. UİD-DER’in kortejini ilk gördüğümde kocaman bir ailem olduğunu gördüm. O kadar güzel, disiplinli ve bir o kadar da içtendi ki. Tıpkı gelincik tarlası gibiydi. En kalabalık, en coşkulu kortej bizimdi. Miting boyunca da öyleydi.
İyi ki o işçi arkadaşımı tanımışım. İyi ki UİD-DER var. Ve iyi ki UİD-DER’liyim. UİD-DER YÜRÜYOR MÜCADALE BÜYÜYOR!