Merhaba arkadaşlar,
Biz farklı sektörlerde çalışan UİD-DER’li işçileriz. Farklı sektörlerde çalışmamıza karşın pek çok sorunumuz ortak. Ne yazık ki bizi ortaklaştıran şeylerden biri de içtiğimiz sigara. Dolayısıyla sigaraya son yapılan zam bizim de sohbet konumuz oldu. Sohbet sırasında son bir ayda sadece sigaraya değil, en temel ihtiyaçlarımız olan ulaşım, doğalgaz ve elektriğe de zam yapıldığını konuştuk. Hepimizin canını yakan bu zamlarla ilgili düşüncelerimizi sizinle de paylaşmak istedik.
Elektrik, doğalgaz ve ulaşımın ardından sigara, alkol, cep telefonu ve otomotive de zam yapıldı. Peki, bu zamlar medyaya nasıl yansıdı? Doğrusu elektrik, doğalgaz ve ulaşım zammıyla ilgili ne Erdoğan’dan ne de genel olarak medyadan zam oranları dışında bir yorum geldiği söylenemez. Ama sigara ve alkol zammı söz konusu olunca Erdoğan hemen kameralar karşısına geçti ve “sigara kullanmayın, alkolü de az tüketin” şeklinde dâhiyane bir öneride bulundu. Şimdi biz de “neden bugüne kadar bunu akıl edemedik” diye hayıflanıyoruz! Gerçekten de güler misin ağlar mısın dedirten bu durum karşısında insan sormadan edemiyor: Bu nasıl bir ikiyüzlülüktür? Madem “sayın başbakan” bizi bu kadar çok düşünüyor, neden diğer zamlarda da buna benzer dâhiyane çözüm önerilerini sunmadı? Biz Erdoğan’ın eksik bıraktığı bu kısmı kendisinin yerine tamamladık. Onun duygu ve düşüncelerine tercüman olduk.
Elektrik, doğalgaz ve ulaşım zammına dair başbakan tastamam şunları demek istiyor: “Mum ışığında oturun, çamaşırları elde yıkayın, televizyonu az izleyin, doğalgazı açmak yerine battaniyelere sarılıp oturun, camlara macun çekin, işyerlerine yürüyerek ya da bisikletle gidin! Hem spor yapmış olursunuz. Türk milleti sporcu bir millettir!”
Evet, Erdoğan “sigara içmeyin, alkolü de az tüketin” derken aslında bize aynı zamanda yukarıda yazdığımız şeyleri de söylemiş oluyor. Erdoğan’a bizimle bu kadar rahat dalga geçme lüksünü veren bizim örgütsüzlüğümüz değil de nedir? Sıkıysa bu cümleleri Yunanistan’da Papandreou söylesin bakalım.
Peki, buna neden sessiz kalıyoruz? Her gün çektiğimiz yol çilesine, uzun çalışma saatlerine, güvencesiz çalıştırılmaya, düşük ücretlere, paralı eğitime, sağlık sorunlarına, en temel ihtiyaçlarımıza yapılan zamlara ve bütün bunlar yetmezmiş gibi gördüğümüz baskılara, zulümlere neden sessiz kalıyoruz? Çünkü korkuyoruz. Çünkü bir araya gelemiyoruz. Bir araya gelemediğimiz için de birbirimize güvenemiyoruz. Geçmişin korkularını ve yılgınlığını hâlâ üzerimizde taşıyoruz. O yüzden mücadeleden uzak duruyoruz.
Aslında biz istesek de istemesek de her gün bir mücadelenin içinde değil miyiz zaten? İşe giderken, otobüse binerken, çalışırken, ay sonunu getirmek için didinirken hep bir mücadele veriyoruz. Ama bunlar bireysel mücadeleler. Oysa bizim asıl mücadelemiz yaşadığımız tüm bu sorunlardan kurtulmak için olmalı. Yani bize bu cehennemi yaşatan kapitalist sistemi değiştirme mücadelesi olmalı. Bunun için de tek başımıza olmamalıyız. Bir araya gelmeli, sorunlarımızı ve çözümlerimizi ortaklaştırmalıyız. Korkularımızın üstüne hep birlikte gitmeliyiz. Mücadele etmesini bilirsek her şeyin değişebileceğine inanmalıyız. Yani, kısacası örgütlenmeliyiz. O yüzden gelin arkadaşlar, bir olalım. Sesimiz de mücadelemiz de bir olsun.
Örgütlüysek her şeyiz, örgütsüzsek hiçbir şey!
Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz!