
UİD-DER’li işçi kardeşler merhaba,
Ben sizlere benim sendikamı da saran bürokratik sendikacılık anlayışından bahsetmek istiyorum, ama inanın nereden başlayacağımı bilemiyorum. Kendime ve işçi kardeşlerime mi daha çok kızayım, sendika yöneticilerimize mi, bilemiyorum. Çünkü derler ki cehaletin olduğu yerde bürokrasi olur. Demek ki biz metal işçileri gerçekten cahiliz!
Geçtiğimiz günlerde sendikamız Birleşik Metal-İş’in Gebze şubesi genel kurulu toplandı ve şube yönetimi seçildi. Biz mücadeleci metal işçileri olarak mevcut şube yönetiminin değişmesini istiyorduk. İşçi arkadaşlarımıza bu sendikaların kimsenin babasının malı olmadığını, sarı sendikacılık yapacak olanların, mevki, makam, mertebe, koltuk düşkünlerinin başımızdan def edilmesi gerektiğini anlatmaya çalıştık. Ama ne yazık ki sesimizi yeterince duyuramadık. Bizzat sendika genel merkezinin de taraf tutmasıyla mevcut şube yönetiminin yeniden seçilmesini engelleyemedik.
Seçimden bir hafta önce genel başkanımız Adnan Serdaroğlu’nun fabrikamızı ziyaret ettiğini duyduk. Vardiyamdan dolayı bu ziyaretten daha sonra haberim oldu. Fabrikada birçok sorunumuz olmasına rağmen başkan bunlarla pek de ilgilenmemiş. Temsilcilerimizle yapılan görüşmenin içeriğini de tam olarak bilemiyoruz. Ama uzun zamandır fabrikamıza gelmeyen başkan, neden şube seçimlerinden bir hafta önce teşrif buyurmuştu? Şube kongresinde apaçık taraf tutmasından da anlaşılıyor ki, başkan, kendi yörüngesinde hareket eden ve işçilerin çıkarlarını değil, koltuğunu cengâverce savunan uydu bir şube istiyor.
80 delege, yeniden seçilen şube yönetimine oy vermedi. Meclis’te bile muhalefet partileri vardır ve onlara oy verenleri temsil ederler. Peki, şimdi bizim sendikamızda işçilerin iradesini kim temsil ediyor? Çolakoğlu Metalürji işçisi iken sendika genel başkanlığına kadar gelip kendi işyerini Türk Metal’e kaptıran Adnan Serdaroğlu mu? Sendikayı uçurumun dibinden döndürdüğünü, sarı sendikacılık anlayışından kurtardığını söylüyor Serdaroğlu. Eh be kardeşim, keşke önce kendi işyerini kurtarsaydın!
Tabii takdir edersiniz ki bu memlekette imam-cemaat münasebetleri önemlidir. Sendikanın başındaki adamın işyeri örgütlülüğünü koruyamıyorsa şube yöneticilerine ne denilebilir ki? Erdoğan Özer hem eski hem de yeni şube başkanımız. O da genel başkanının izinde. Onun da işyeri Allah’a emanet. Omtaş fabrikasında bugün Birleşik Metal İşçileri Sendikası değil işverenin kurduğu, işyerine özel bir sarı sendika var. Diğerlerinden hiç bahsetmiyorum bile.
Metal işçisi kardeşlerimin bu gerçeklerden haberi bile yok. İşte bizim suçumuz da bu cahilliğimiz. Cahillik elimizi kolumuzu bağlamalarını kolaylaştırıyor. Her söylenene inanan, hesap sormayan işçiler haline geliyoruz. Patronlar karşısında çaresiz ve güçsüz kalıyoruz.
Bu nedenle işçi kardeşlerim, başımıza getirdiğimiz yöneticileri nerelerden alıp getirdiğimizi de bilelim, vakti geldiğinde geldikleri yere geri göndermeyi de.