
van-depremi.jpg [1]

Deprem bölgesinde yaşadığımızı ve belli aralıklarla bu depremin yaşanacağını bile bile yapıların güçlendirilmesi veya yıkılıp yeniden yapılması için devlet neyi bekliyor? Yüzlerce insanın ölmesi, binlerce insanın yaralanması mı gerekiyor? Demek ki bunu bekliyorlarmış ki R.Tayyip Erdoğan bu işe, yani sağlam yapılara artık başlayacaklarını, hatta “oy kaybı olsa bile” bunu yapacaklarını ifade etti. Oy kaybı derken, yapıların sağlamlaştırılması ya da yıkılıp yeniden inşa edilmesinin vatandaşın sırtına binecek yükü arttıracağını bildiği için böyle diyor. Emekçiler olarak devlete tonla vergi veriyoruz, bu vergilerle en doğal haklarımızdan olan barınma ihtiyacımız bile karşılanmıyorsa o devlet niye var? 1999’dan beri toplanan deprem vergileri maliye bakanının yaptığı bir açıklamaya göre duble yollara, okula, sağlığa vb. harcanmış. Oysa biz bunlar için zaten bin bir çeşit vergi ödemiyor muyuz? Hani gelişen, değişen, refah ülkesi Türkiye nerede? Gelir seviyesi yükselen, dünyada 16. ekonomiye yükselen Türkiye! Büyüyen Türkiye’de devlet depremzedelere daha çadır bile dağıtamıyor.
Geçen günlerde bir radyo haberinde eski TOKİ başkanı, yeni çevre ve şehircilik bakanı Erdoğan Bayraktar’ın Van’da bir köyde, depremzede vatandaşlara yaptığı konuşmada “buraya cillop gibi köy yapacağım, arkadaşlarım var merak etmeyin” diyordu. Yani aklı yeni elde edilecek rantlardaydı. Ayrıca sen vatandaşın karşısında nasıl öyle büyüklenerek “buraya cillop gibi köy yapacağım” dersin? O yapılacak köyün paraları sonuçta halktan aldığınız vergilerle yapacaksınız. Üstelik yine rant elde ederek. Benim paramla bana ev yap, bana parayla sat, bir de karşıma geçip büyüklen, lütufmuş gibi sun! İşte kapitalist sistemin mantığı!
Bilindiği gibi birkaç TV kanalının sunucusu milliyetçi-faşist salyalarını akıtarak ırkçılık kustu. Bunları isim olarak buraya yazmaya gerek bile yok. Çünkü diğer birçoğu zaten göstermelik rollerini yapıyorlar. Bu birkaçı sadece çenesini tutamayanlar. TV’de birçok kanalın birlikte organize ettiği yardım programına da değinmek istiyorum; eminim orada gerçekten bir şeyler yapmak isteyen, iyi niyetli insanlar da vardır. Ama aralarında “bu yardım kampanyasının aynısını şehitlerimiz için de istiyorum'” diyecek kadar adeta deprem bölgesi için toplanan yardımları “neden topluyoruz, onlara gideceğine şehit ailelerine gitmeli” diyen tipler de vardı.
Bu nasıl bir zehirdir ki, insanlar beton yığınları arasında can verirken ya da yaralı insanlar kurtarılırken, evsiz kalan onca insan varken, aklı hâlâ “onlar Kürt, aslında hak etmiyorlar ya neyse” biçiminde çalışacak kadar zavallı oluyorlar. Üstelik bu insanların arasında kendisine sosyal demokrat etiketi yapıştırmış sanatçı müsveddesi insanlar da mevcut.
TV’lerde sanki vatandaşlara sadaka veriyormuş edasıyla konuşan kurum başkanları! Unutmayın ki vermeye çalıştığınız malzemeler, yiyecek, içecek, tüm ihtiyaç maddeleri, yine o insanların vergileri ile alınıyor. Siz kim oluyorsunuz da böbürlene böbürlene “şu kadar çadır yolladık, şu kadar yemek yolladık” vs. diyerek büyüklük taslıyorsunuz. Üstelik deprem olan bölgede yerel yönetimlerin BDP’li olması sebebiyle onlarla organize olmadığınızdan dolayı yardım malzemelerini de elinize yüzünüze bulaştırıp heba ediyorsunuz. Sonra da beceriksizliğinizden dolayı alınan mallara “yağma edildi” gibi çarpıtmalarda bulunuyorsunuz.
Yani arkadaşlar, görüldüğü gibi bu sistemde baştan sona her şey yanlış.
İşçi sınıfının örgütlü mücadelesi olmadan da bunun değişeceği yok. İşçi sınıfının önderliğinde kurulacak sınıfsız bir dünyada böylesi doğa olayları yine yaşanacak, ama sadece bir sarsıntı olarak geçip gidecek. Çünkü kâr hırsı değil, birlikte güzel bir yaşam için çalışacak insanlar. Her şeyin en iyisi için bu hedefe ortak olmalıyız.