
Neredeyse her gün bir kadın ya tecavüze uğruyor ya dövülüyor ya da öldürülüyor. Gazete ve televizyonlarda şu haber başlıklarını çokça görmeye başladık: “kocası boşanmak isteyen eşini öldürdü, cinnet geçiren baba karısını bıçakladı!” Devlet ve onun kurumları sözde kadına yönelik şiddeti durdurmak için çalışmalar yapıyor. Ama hâlâ kadınlar şiddete ve baskıya maruz kalıyor. İzmir Belediyesi de kadına yönelik şiddete karşı bir çözüm önermiş ve kadınlar için “koca dayağından korunma kılavuzu” adlı bir kılavuz hazırlamış. Bu listeye göre kadının kocasından dayak yememek için yapacağı şeyler şunlar:
- Evde şiddet sırasında saklanabileceğiniz güvenli bir yer belirleyip oraya kaçabilirsiniz.
- Şiddet sırasında çıkışı olmayan banyo, tuvalet ve tehlikeli alet bulunan mutfak gibi yerlerden kaçınmalısınız.
- Dayak anında cenin pozisyonu alıp başınızı darbelerden korumaya çalışmalısınız.
- Evden aniden ayrılmanız gerektiğinde kime sığınabileceğinizi önceden belirlemeli ve bu kişilerle önceden konuşup, önlem alabilirsiniz.
- Komşularınızla anlaşıp, şiddet anında sesinizi duyduklarında emniyet güçlerine ihbarda bulunmalarını sağlamalısınız.
- Daha önceden belirlediğiniz ihtiyaçlarınızı ve belgelerinizi bir çanta içinde saklamalı ve çıkışa yakın kolayca ulaşılabilecek bir yerde tutmalısınız. Az da olsa bir miktar paranın da çantanızda bulunması iyi olur.
- Kimliklerinizin ve önemli belgelerinizin birer fotokopisini önceden bir yakınınıza vermelisiniz.
- Mümkün olduğu ilk anda 183, 155 ve 156 no’lu telefonları arayarak yardım istemelisiniz.
Trajikomik bir durum. Sanki depremden korunma yöntemleri listesi. Resmen kadınlarla dalga geçiliyor. Diyelim ki şiddet gören bir kadın tüm bunları yaptı, sonunda ne olacak? Kocasının onu öldürmesinden, yaralamasından kurtulacak mı? Tabii ki hayır! Devlet karısına şiddet uygulayan kocayı bir süre tutuklayıp tekrar salıyor. Yani kadını tekrar cellâdının eline teslim ediyor. Kadın sığınma evlerinin durumu ise oldukça açık. Aile içi eğitim gibi binlerce yöntem uygulanıyor ama şiddet hâlâ devam ediyor.
Şiddet ve baskı gören kadınların çok büyük bölümü patronlar sınıfının değil işçi sınıfın kadınlarıdır. Ne devlet ne de onun bakanlıkları, kurumları kadına yönelik şiddeti çözebilir. Çünkü bu şiddeti meydana getiren kapitalizmin kendisidir. Kapitalist sistem erkek egemen bir sistemdir. Buna geleneksel ilişkiler ve işsizlik, yoksulluk ve bunlardan kaynaklı bunalım eklenmektedir. Kadını ikinci planda tutan mülkiyet ilişkileridir. Sömürücü sistemler “önce erkek” diyerek erkeğin güçlü, yenilmez, iktidar sahibi olduğunu söyleyerek yüzyıllardır erkekleri kutsuyor. Bu kutsama nedeniyle de kadın “düşüncesi, istedikleri, hayalleri olan” bir kişi olarak toplumda kendine kolayca yer bulamıyor.
Ama kapitalist sistemde patron kadınlarıyla işçi kadınları da eşit değil. Patronlar sınıfı kadınıyla erkeğiyle biz işçilerin üzerinde baskı ve egemenlik kurmuşlardır. Emekçi kadınlar ancak işçi sınıfının mücadelesine katılarak kendi ayakları üzerinde durabilir ve özgürleşebilir. Kapitalist sistem yıkılmadan kadına yönelik şiddet ortadan kalkmaz.