
Hep duyarız çevremizdeki kimi insanlardan, “insanlık öldü”, “kimse kimsenin derdinden anlamıyor”, “insanlar çok acımasız, vicdansız”, “herkes kendi çıkarını düşünüyor” gibi sözleri. Özünde insanın kendisi toplumsal bir varlık olduğundan, yardımlaşma duygusunu hep içinde taşır.
23 Ekimde Van’da meydana gelen deprem felaketinde yüzlerce insan hayatını kaybetti, binlercesi evsiz kaldı, yaralandı. Bir taraftan burjuva medya yardımların yetkililer tarafından bölgeye ulaştırıldığını, birçok eksikliğin tamamlandığını duyuruyor, diğer taraftan bölge halkının yardım feryatları dinmek bilmiyordu. Devletin bölgeye yardım etmediğini duyan ve bilen çevre illerin yoksul halkı adeta seferber olmuş, elinden gelen her türlü yardımı yollamaya çalışmıştı.
Biz de UİD-DER’li işçiler olarak bir yardım organizasyonu düzenledik ve akrabalardan, komşulardan, arkadaşlarımızdan, işyerlerimizden tanıyıp tanımadığımız birçok emekçiye kampanyamızı duyurduk ve giysi, battaniye, soba, ayakkabı, kuru gıda, çocuk bezi, hijyenik ped gibi birçok ihtiyaç malzemesi topladık. Yardım kampanyası için kimi mahallelerde stant kurmuştuk. Yaptığımız çalışmayı birçok insan tebrik ediyor, kendilerinin de yardım etmek istediklerini söylüyorlardı. Kimileri gidip evden sobasını, battaniyesini getiriyor; kimisi yaptığımız kampanyayı çevresine duyuruyordu. UİD-DER temsilciliklerine sağdan soldan birçok yardım paketi toplandı ve bunları ayrı ayrı kolilere koyup üzerine içindekileri yazdık. Eşyaları istifleme sırasında battaniyenin arasından bir not çıktı. Küçük bir kız çocuğunun yazdığını düşündüğümüz not aynen şöyleydi: “Sahip olduğum bu battaniyeyi Van’daki depremzedelere hediye ediyorum, Merve.” Böylece çocukların bile felaket durumlarında nasıl da yardımlaşma duyguları içine girdiğine şahit olduk.