23 Ekim Pazar günü, yani depremin olduğu gün, saat 12’de Erciş otogarında indim. İstanbul’dan geliyordum. İner inmez kardeşimin çalıştığı yere gittim. 5 katlı binanın 2. katında yemek yedikten sonra bir vızıltı duydum. Sesten sonra sarsılmaya başladık. İlk başlarda ne olduğunu anlayamadım. Sallantı esnasında işyerindeki kardeşim ve 7 kişi kapıya yakın oldukları için dışarı kaçtılar. Benim ise kapıyla aramda bayağı bir mesafe vardı ve kaçmam mümkün değildi. Hem çok korkuyordum, hem de heyecan basmıştı. Oldukça şiddetli sarsılıyorduk. Neyse ki içinde bulunduğum bina yıkılmadı.
Hayatta kalmayı başardım. Dışarıya çıktım. İnsanlar bağırıp çağırıyorlardı. Mahşer günü gibiydi. Ben de hemen kardeşimi aramaya başladım. O esnada 5-6 yaşlarında bir çocuğun ağlayarak ailesini aradığını gördüm. Onu hemen alıp güvenli bir yere götürdüm. Ailesine teslim ettikten sonra aileme ulaşmaya çalıştım. Ama şebeke yoktu, elektrikler kesikti. Binanın etrafında gezinirken olanlardan dolayı kendimi bir türlü toparlayamıyordum. Kardeşimi yaralı bir şekilde arkadaşlarımın yanında buldum. İlk aklıma gelen hastaneye gitmek oldu. Yoldan geçen araçları durdurup hastaneye gitmeliydik. Ancak yıkılan binalardan yollar kapanmıştı. Çıkış yoktu. Kardeşim yaralı haldeyken uzunca bir yol yürüdükten sonra hastaneye vardık. Hastane bahçesinde yüzlerce yaralı vardı. Sağlık personeli yetersizdi. Kardeşimin yarası ağırdı. Hemen Van’a gitmesi gerekiyordu. O anda ambulans bulmak imkânsızdı. Bir tanıdığın aracına 15 yaralıyı bindirip Muradiye devlet hastanesine gitmek için yola koyulduk. Yaralıların durumu ağırdı ve ben de ne yapacağımı bilemiyordum, şoktaydım. Muradiye devlet hastanesine gittiğimizde durum aynıydı; yüzlerce hasta ve yetersiz sağlık ekibi. Kardeşimi ambulansla Van’a gönderdiler. Van’daki hastanelerin bahçesinde yüzlerce yaralı ve ölü vardı. Bu çok korkunç bir şeydi.
Bu depremle birlikte devleti daha iyi tanıdık. Çünkü ne kurtarma çalışmaları yeterliydi ne de hayatta kalanlara doğru dürüst bir yardım yapılıyordu. Çok ciddi bir organizasyon problemi vardı. Gelen yardımlar ihtiyaç sahiplerine ulaşmıyordu. Her felakette olduğu gibi bu depremde de politikacılar durumdan faydalanmaya çalıştılar. Medyada verilen bilgi kirliliği ise ayrıca bir rezalet konusu. Enkazdan çıkarılan ölü sayısı 600’lerde, doğru. Ama pek çok ceset enkaz altında kaldı ve iş makineleriyle paramparça oldu. Yani burada bile hayatımızı hiçe saydılar.
Ayrıca şunu da belirtmek istiyorum. Erciş’e yapılan yardımların çoğunu Diyarbakır Belediyesi yaptı. Hem de canı gönülden yaptılar. Tabii Türkiye’nin her yerinden yardımlar geldi. Kardeşliğe inanan bu kardeşlerimize teşekkür ediyorum.