Ayrıca eyleme Prima Deri, Çubukçuoğlu Deri, Yıldız Deri, Optima Deri, Alderi, Mader Deri, Kopuzlar Deri, Derimsan işçileri ve Özkan Kundura’dan kadın işçiler de katıldılar. Dayanışma sloganlarını coşkuyla haykıran işçiler direniş yerinde halaylar çektiler.
Sendikal Güç Birliği Platformu Kadınları adına basın açıklamasını Hava-İş üyesi Eylem Enül yaptı. Açıklamada Türkiye’de son 7 yılda kadın cinayetlerinin yüzde 1400 arttığına dikkat çekildi. Kadına yönelik her türlü şiddetin, baskının, taciz ve tecavüzün protesto edildiği eylemde “Erkek Vuruyor Devlet Koruyor!” sloganı atıldı.
Eylem Enül, konuşmasında kadına yönelik şiddet ve cinsel tacizin toplu sözleşmelerde hâlâ bir alt madde olarak bile yer almamasını eleştirerek Türk-İş yönetimini göreve çağırdı: “Bizleri şiddet ve baskı yoluyla sindirmeye çalışan, devlete, patronlara, evimizdeki erkeklere boyun eğmiyoruz. Bizleri ancak 8 Mart’larda hatırlayan, kadın işçinin özel sorunlarına kulak tıkayan, kadınların sendikal alanda temsiline önem vermeyen, sendikal kadın örgütlenmelerinin önünü tıkayan, bizi eşit işe eşit özne olarak görmeyen erkek egemen konfederasyonumuza karşı da isyan ediyoruz.” Enül’ün bu sözleri “Kadınlar İsyanda Türk-İş Nerede” sloganıyla desteklendi.
Kampana direnişçilerinden Dilek Göl ise, yaptığı konuşmada, kadın işçilerin çalışma koşullarının zorluğuna, direnişe geçerek haksızlıklara karşı gelen kadın işçilerin ailelerinden gördükleri baskılara değindi: “Çalışırken yaşadığımız sorunlar, örgütlenme faaliyetimizin patron tarafından duyulmasıyla daha da yoğunlaştı. Hamile kadın arkadaşlarımız kanserojen kimyasalların kullanıldığı makinelerde doğumunun son haftasına kadar çalıştırıldı. Deri işkolu çok ağır bir işkolu olmasına rağmen biz kadınlar her işi yapıyor, erkek arkadaşlarımızın çalıştığı makinelerde bile çalıştırılıyorduk. Özel günlerimizde dahi tuvalete gönderilmiyor, Ağustos sıcağında haftalarca en sıcak makinelerde çalıştırılıyorduk. Çoğunluğu sağlayıp yetki için başvurduğumuzu duyan patron, ilk saldırısını biz iki kadın işçiyi işten atarak yapmıştı. İçerideki arkadaşlarımızın da arkamızda durduğunu gören patron tahammül edememiş ve 14 arkadaşımızı daha işten atmıştı.
“Kapıdaki ilk direniş ateşini yakan biz kadın işçiler üzerindeki baskılar çadırda da devam etti. Kimimizin ailesi baskı yaptı, kimimiz taşeronun baskısına ve hakaretlerine maruz kaldı, kimilerimizin eşi boğazına bıçak dayayarak direnişten yıldırmaya çalıştı, kimilerimiz eşleriyle boşanma noktasına gelerek çocuklarından haftalarca uzakta kaldı. Ama hiçbirimiz vazgeçmedik ve eşlerimize, ailelerimize bu mücadelenin haklılığını anlatarak, onları da ikna ederek bizlere destek olmalarını sağladık.” Kadınların ancak mücadeleyle özgürleşeceğini söyleyen Kampana direnişçisi, “Kadınlar Susmadı Susmayacaklar”, “Kampanalı Kadınlar Yalnız Değildir!” sloganlarıyla desteklendi.Eylem, Megaplast Gebze işçileri kadın tiyatro grubunun kadına yönelik şiddeti konu alan kısa gösterimiyle sona erdi.
Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü’nde Kampana’daki kadın direnişçilerin ziyaret edilmesi son derece anlamlıydı. Çünkü Kampana direnişçisi kadınlar, işçi sınıfı kadınlarının çifte ezilmişlik ve sömürüyü ancak mücadeleyle alt edilebileceğinin bilinciyle sınıf kavgası veriyorlar. Örgütlenerek mücadeleye atılan kadın işçi, kişiliğini, kimliğini, özgüvenini kazanıyor. Sınıflı ve erkek egemen düzen tüm otorite araçlarıyla dikiliyor mücadeleye girişen kadın işçinin karşısına. “Mücadele etme, boyun eğ” diyen ana-baba, hakkını aramasına engel olmaya çalışan koca, işçinin örgütlülüğünü dağıtmaya çalışan patron ve polisiyle, copuyla işçiye saldıran devlet… Emekçi kadın, tüm bunlara karşı mücadele etmeyi öğrenirken özgürleşme yolunda ilerliyor. İşçi sınıfı kadınlarının özgürleşme yolundaki yürüyüşünün, toplumsal kurtuluşun da anahtarı olduğuna inanıyoruz.