Uluslararası İşçi Dayanışması Derneği sitesinde yayınlanmıştır (https://uidder.org)

Anasayfa > İşyerlerinden > İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği > Böylesi Yaşamak Değil!

Böylesi Yaşamak Değil!

Gebze’den bir kadın metal işçisi

02.12.2011

Durakta bekliyorum. Araçlar geçiyor önümden vızır vızır. İki yıl öncesine kadar ne arabalardan ne de onların markalarından hiç anlamazdım. Bekliyorum servis aracını işe gidebilmek için ve önümden geçen araçları ve markalarını sayıyorum tek tek. Ford, Honda, Renault, Toyota, Fiat ve diğerleri. Benim çalıştığım işyerinde ise bu markaların direksiyonları üretiliyor. Bilmiyorum, sizlere çok basit gelebilir direksiyon imalatı. Ama basit değil işte!

Bundan 2 yıl önce işe başladığım ilk günü hatırlıyorum. Benimle aynı günlerde işe giren bir arkadaşım vardı. Aynı bölüme vermemişlerdi ikimizi. Ben direksiyona dikilecek kılıfı hazırlıyordum, o kılıfları elle direksiyonun etrafına geçirip dikiyordu. Benim bölümümde 12 saat tek ayak üstünde çalışılıyor. Çünkü bir ayak hep makinenin pedalında. Onun bölümde bir işçi tiner ve bali kokusu içerisinde 8 saatte kol başına ortalama 15-16 bin kez aynı hareketleri yaparak dikiş dikiyor. Bunu yaparken de hem seri olacaksın, hem de güç sarf edeceksin. Mesai bitimine kadar kişi başına 17 adet direksiyon bitmiş olacak. Neyse benimle giren arkadaş ikinci ayında kollarında ağrı şikâyetlerine başladı. Dayanılmaz acılar çektiğini anlattığında pek anlayamamıştım. Doktora çıktı ve “kolunda sinir sıkışması” tespit edildi. Çalışması gerektiğini anlatıyordu bana. Ve acısını dindirebilmek için hastanenin acil bölümünde iğne yaptırarak geliyordu işe. Rapor da almıyordu, yoksa işten çıkarırlardı. 2 ay daha çalıştı ve artık kolunun ağrısına dayanamadığını söyleyip işten ayrıldı. Bir başka işçi arkadaşım da aynı durumdayken, “sinir sıkışması” raporlu olduğu halde işten çıkarılmıştı. Bu arkadaşlarım halen ne bir şey taşıyabiliyor ne de kollarını eskisi gibi çalıştırabiliyor. Bunun gibi bu güne kadar onlarca örnek verebilirim. Ve işyerinde birçoğumuz aynı durumdayız. Ama diğer taraftan içine düştüğümüz durumun da farkında değiliz. Bitmek bilmez 12 saatlik çalışmalarda hep bir yarış halindeyiz. Sayılar, sayılar. Eğer sayılarımız yetişmezse ilk fırçamızı aynı tezgâhta çalışan arkadaşlarımızdan yeriz, sonra, malum ustabaşından. Sayısını tamamlayamadığı özellikle yeni işçiler arasında ağlayanımız bile var. Bir taraftan dayanılmaz kol ağrısı, diğer taraftan yetiştirilmesi gereken direksiyon sayısı.

Her işyerinde olduğu gibi bizim işyerinde de bildik sözleri duymaktayız patronumuzdan: “Biz bir aileyiz”. Geçenlerde personel müdürümüz “aileyi” toplayarak aba altından sopa gösteren bir konuşma yaptı. Bakın sayın müdürümüz ne inciler döktü: “Arkadaşlar biz bildiğiniz gibi uluslararası bir şirketiz. Şirket bünyesindeki tüm fabrikaları kapsayan bir araştırma yapıldı. Ne yazık ki en çok iş kaybı bizim fabrikada. Biliyorum bazı arkadaşlarımızın rahatsızlıkları (grip, mide bulantısı ve hamilelik) var. Biz buna bir şey diyemeyiz. Fakat aramızda bazı arkadaşlar gereksiz yere rapor alabiliyor. Devamsızlığımız diğer fabrikalara oranla %60-70’lerde. Bu bizim açımızdan çok kötü. Maalesef bunun faturasını siz çekiyorsunuz, nasıl mı? Daha fazla mesaiye kalarak. Arkadaşlar hastalanmamaya dikkat edelim. Bunun için ne gerekirse yapın. Mesela spor yapın ve beslenmenize dikkat edin. Bunu dikkate alın yoksa sizlerle olan birlikteliğimizi tekrardan gözden geçirmek zorunda kalacağız.”

Evet, müdürümüz utanmadan gözümüzün içine baka baka bunları söyledi. İşverenin hastalık diye gördüğü yalnız burun akması ya da mide bulantısından ibaret. Ne bel, boyun fıtığından, ne her beş işçiden birinde oluşan “sinir sıkışmasından,” ne de bazı arkadaşlarımızın tek ayak üzerinde 12 saat çalışmasından bahsetti. Onlara göre iş koşulları güllük gülistanlık ve biz işçiler hastalandığımız ya da sakatlandığımız için kötü niyetliyiz. Müdürümüz sağlığımızı ve sıhhatimizi çok düşünmekte ve bize spor önermekte! 12 saat çalış, arkasından spor yap ki sağlıklı kal! Ama müdürümüzün asıl yapmak istediği bizlerin 12 saat çalışmasını meşrulaştırmak ve işçileri birbirine düşürmek. Nasıl mı? “Sizler 12 saat çalışıyorsanız bu %60-70 iş kaybındandır. Yani rahatsızlanıp işe gelmeyenlerin, rapor alanların yüzündendir” diyor bizlere.

Evet, dostlar eminim ki benim çalıştığım işyerinde yaşananlar birçok işyerinde de yaşanmakta. Sanki bir akıl tutulması içerisindeyiz. Bu hastalıklar işçi arkadaşlar arasında çok sıradan rahatsızlıklar olarak algılanmakta. Ve gerçekten almamız gereken tutumun da çok farkında değiliz. Hayatımız bir avuç sömürücünün elinde ve biz işçiler onların daha fazla kâr elde etmesi için heba olup gitmekteyiz. Patronlar sınıfının her türden saldırısına karşı bilinçlenmeli ve örgütlenmeliyiz. Aklıma bir şiir geliyor,

“…değil be kardeşim değil.

Böylesi yaşamak değil.

Yaşamak yeşermek bitkiler gibi

Yaşamak…

Dönüşmek geleceğe

Güçlü ellerle kavrayıp çelişkiyi

Birlikte dövüşüp

Birlikte büyütmek

Geleceği.”

  • İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği [1]

Kaynak URL: https://uidder.org/boylesi_yasamak_degil.htm

Links
[1] https://uidder.org/taxonomy/term/243