
buyuk grev 1.jpg [1]

Hükümet, kriz bahanesiyle emeklilik yaşını 66’dan 67’e çıkarmayı, emeklilik aylığını düşürmeyi ve kamu sektöründe çalışan işçilerden emeklilik fonuna daha fazla kesinti yapmayı planlıyor. İngiliz işçileriyse hükümetin planlarını “daha yaşlı emekli olmaya, daha fazla ödemeye hayır” diyerek geri püskürtmeye çalışıyor.
buyuk grev 2.jpg [2]

15 bin kişinin yürüyüşe katıldığı Edinburgh’da bir öğretmen şöyle diyor: “Önümüzdeki dört yıl içerisinde maaşımın %22’si kesilecek. Öfkeliyim.” Bir hemşire, “12 saat süren vardiyalarımız var. İnsanlar bu işi neden sevsin ki? Bugüne kadar çektiğimizden daha fazla acı çektirmek istiyorlar. Ücretlerimizin dondurulmasını istemiyoruz. Artık yeter. Biz onlara bize çektirdikleri acıyı çektirmek istiyoruz” diyor. Başka bir işçi: “Bugün dayanışmanın, birlikte hareket etmenin ve yeni bir mücadele inşa etmenin telaşındayız. Hepimiz tek ses olduk. İngiltere’de işçi sınıfının yeniden doğuşunu kutluyoruz. Sendikalara sesleniyoruz. Daha fazla grev yapalım, ta ki onlar bu planlarından vazgeçinceye kadar.” Londra’da Homerton hastanesinde grev gözcülerinden Bambi: “Ağlayacak gibiyim. Bütün meslektaşlarım burada. Sabahın beşinde yollara düşüp bugünkü grev gözcülüğü görevimizi yerine getirmek için geldik.”
buyuk grev 3.jpg [3]

İngiltere’de ekonomik eşitsizlik almış başını gidiyor. Enflasyon oranı %5 seviyesine yükselirken birçok sektörde ücretler %4 ile %11 arasında azaltıldı. Öte yandan üst düzey yöneticilerin maaşları yaklaşık %15 oranında arttırıldı. Bugün üst düzey yöneticiler, ortalama bir işçi maaşından 145 kat fazla kazanıyorlar. İşsizlik rakamları 17 yaş ve üstü gençler için tarihin en yüksek kayıtlarını gösteriyor. 16-24 yaş arası her beş gençten biri işsiz. İş göremezlik ve hastalık ödeneklerini içine alan sosyal yardımların da büyük oranda kısılması planlanıyor. Ulusal Sağlık Servisi çökmenin eşiğine geldi. Eğitim harcamalarında önümüzdeki 4 yılda %15 kesinti yapılacak. Fonların yetersiz olduğunu iddia eden devletin gittiği kesintiler işsizliği arttırıyor ve borç yükünü işçi ailelerinin sırtına yıkıyor. Patronlar tüm bu saldırılarının yanı sıra sendikal mücadeleyle kazanılan toplu sözleşmeleri de yok sayma arayışına giriyorlar. Oysa 2008 yılından bu yana bankalara kıt olduğu söylenen kamu fonlarından para devrediliyor. Yalnızca geçtiğimiz ay İngiliz Bankası’na 75 milyar avro aktaran hükümet, işçilere hiçbir taviz vermeyeceğini açıklıyor.
Tüm bu gerçeklerin farkına varan İngiliz emekçileri greve giderek krizin faturasını ödemek istemediklerini haykırıyorlar. 30 yıl aradan sonra en büyük grevin gerçekleşmiş olması oldukça önemlidir. Avrupa’nın bir dönemine damgasını basan “sosyal devlet” çökeli çok oluyor ve bu anlamıyla Avrupa’da işçi hareketinde bir dönem geride kalmıştır. Avrupa’da yükselen mücadele ve İngiltere’de gerçekleşen kitlesel grev bunun bir başka somut ifadesidir.