
İçinde bulunduğumuz sistem, yani kapitalist sömürü sistemi her geçen gün daha da acımasız bir şekilde büyümekte ve bizlerin sırtındaki yükü kat ve kat arttırmaktadır. Yaşadığımız ya da yaşadığımızı zannettiğimiz şu hayatta, kendi kendimize olduğumuzdan, üzerimizdeki ağırlık katlanılmaz hallere ulaşmaktadır.
Bizler uzun ve yorucu saatler çalışmamıza karşın cebimizdeki üç beş kuruşun hesabıyla, acaba yarın ne olacak endişesiyle yaşamımızı sürdürüyoruz. Ben bir fabrika işçisiyim ve günde on iki saat çalışıyorum. Lakin yukarıda dediğim gibi uzun ve yorucu bir şekilde çalışmamıza rağmen ay sonunun hesabını yapanlardanım ben de ve eminim ki birçoğunuz da benim gibi veya benden daha kötü durumdadır. Geçen gün fabrika arasında ayarladığımız maça gitmek için servisle yola çıktık ve giderken fabrikadan bir arkadaşı, izlemesi için maça davet ettim. Aldığım cevap ise gerçekten içler acısıydı. “Dostum çok gelmek isterdim ama eve gitmem lazım” dedi. Ben ise “bugün de biraz geç git” dediğimde, eve iş aldığını ve onu bitirmesi gerektiğini söyledi. Ben o anda durdum!
Bir insan on iki saat çalıştığı halde nasıl cebinde parası olmaz ve on iki saat çalıştığı halde nasıl başka bir iş daha yapmaya ihtiyaç duyar ve o işi yapmaya gücü yeter. Evet, içinde bulunduğumuz sistem patronların sistemidir. Onlar yalnızca kendi kârlarını düşünürler. Onlar için biz işçiler hiçbir şeyiz. Ne aç kalışımız ne de uzun saatler çalışmaktan yıpranışımız onların umurlarındadır. Ama biliyorum ve inanıyorum ki bu böyle gitmeyecek o nasırlı ellerimizi sonuna kadar sıkıp masaya bir kütle biçiminde indireceğimiz günler yakındır. Patronlar için akıttığımız zamanlarımızı, kendimiz içinde akıtmamızın zamanı gelmedi mi? Yaşanan onca haksızlığa daha ne kadar göz yumacağız? Hayatı çekilebilir hale getirmek bizlerin ellerindedir. Çünkü bizleriz üreten, bizleriz hayata yön veren, bizleriz yaşamı güzelleştiren ve BİZLER OLACAĞIZ BİR ARAYA GELDİĞİNDE DÜNYAYI DEGİŞTİREN!